Gıda alerjisi nedir? Alerji belirtileri neler? Hangi yiyecekler alerjiye neden olur? Tedavisi nedir?

Bir gıda alerjiniz olduğunda, vücudunuz belirli yiyeceklerin size zarar vermeye çalıştığını düşünür. Vücudunuz alerjik bir reaksiyon başlatarak savaşır. Çoğu durumda semptomlar hafiftir – kızarıklık veya mide rahatsızlığı. Hafif bir tepki eğlenceli değildir ama tehlikeli de değildir. Ciddi bir tepki ölümcül olabilir. Ancak hızlı tedavi, tehlikeli bir reaksiyonu durdurabilir.

Alerjiler genellikle ailelerde görülür. Ailenizdeki diğer insanların saman nezlesi, astım veya egzama ( atopik dermatit ) gibi alerjileri varsa, gıda alerjisine sahip olma olasılığınız daha yüksektir .

Yiyecek alerjileri çocuklarda yetişkinlerden daha yaygındır. Çocuklar bazen gıda alerjilerini, özellikle de süt, yumurta veya soya alerjilerini aşarlar. Ancak bir yetişkin olarak bir gıda alerjisi geliştirirseniz, büyük olasılıkla ömür boyu buna sahip olacaksınız.

Gıda alerjisine karşı gıda intoleransı

Gıda intoleransları , gıda alerjilerinden çok daha yaygındır. Gerçek gıda alerjileri, vücudunuzun bağışıklık sistemi tarafından gıda veya gıda katkı maddelerine verilen bir tepkidir.

Çoğu insan gıda alerjisi olduğunu düşünür, ancak aslında gıda intoleransı vardır. Gıda intoleransı çok daha yaygındır. Mide bulantısı gibi hafif bir gıda alerjisi ile aynı semptomların bazılarına neden olabilir. Ancak gıda intoleransı, alerjik reaksiyona neden olmaz. Yiyecek tahammülsüzlüğü kendinizi kötü hissetmenize neden olabilir, ancak tehlikeli değildir. Ciddi bir gıda alerjisi tehlikeli olabilir.

Semptomlar neler?
Gıda alerjileri birçok farklı belirtiye neden olabilir. Hafiften ciddiye kadar değişebilir. Bir yiyecek yerseniz, alerjiniz olan:

Yemeği yemeye başladığınızda ağzınız karıncalanabilir ve dudaklarınız şişebilir.
Alerjenler ağzınıza ve ciğerlerinize ulaştığında burun tıkanıklığı, hırıltı veya nefes darlığı yaşayabilirsiniz.
Yiyecekler sindirilirken kramp, mide bulantısı veya ishal olabilir.
Alerjenler kan dolaşımınızda dolaşırken kan basıncınız düşerse baş dönmesi veya baş dönmesi hissedebilirsiniz.
Alerjenler cildinize ulaştığında, kurdeşen adı verilen kırmızı, kabarık çıkıntılara sahip kaşıntılı cildiniz olabilir .
Çocuklar genellikle yetişkinlerle aynı semptomlara sahiptir. Ancak bazen küçük bir çocuk sadece çok ağlar, kusar, ishal olur veya beklendiği gibi büyümez. Çocuğunuzda bu belirtiler varsa, doktorunuza görünün.

Bazı insanlar, çok az sorunlu yiyecekleri bile yedikten sonra semptomlar yaşarlar. Kural olarak, tepki ne kadar erken başlarsa, o kadar kötü olur.

En şiddetli reaksiyona anafilaksi denir (“ANN-uh-fuh-LAK-suss” deyin). Tüm vücudunuzu etkiler. Anafilaksi, yemeği yedikten sonra birkaç dakika ila birkaç saat içinde başlayabilir. Ve semptomlar kaybolabilir ve saatler sonra geri gelebilir. Anafilaksiniz varsa:

Boğazınız ve diliniz hızla şişebilir.
Aniden hırıltıya başlayabilir veya nefes almakta güçlük çekebilirsiniz.
Mide bulantısı veya kusmuk hissedebilirsiniz.
Baygın hissedebilir veya bayılabilirsin.
Anafilaksi ölümcül olabilir. Bu semptomlardan herhangi birine sahipseniz (veya birisini görüyorsanız), hemen 911’i arayın .

En çok hangi yiyecekler gıda alerjisine neden olur?
Çoğu alerjiye birkaç yiyecek neden olur. Bir gıdalardaki alerjiye neden olan proteine ​​gıda alerjeni denir .

Süt, yumurta, yer fıstığı, ağaç yemişleri, balık, kabuklu deniz ürünleri, buğday ve soya çocuklarda çoğu soruna neden olur.
Süt, yer fıstığı, ağaç yemişleri, balık ve kabuklu deniz ürünleri yetişkinlerde çoğu soruna neden olur.
Bir yiyeceğe alerjiniz varsa, onun gibi diğer yiyeceklere de alerjiniz olabilir. Bu nedenle, karidese alerjiniz varsa, ıstakoz veya yengeç için de alerjiniz olabilir.

Bir gıda alerjisi nasıl teşhis edilir?
Doktorunuz tıbbi geçmişiniz ve ailenizdeki gıda alerjileri hakkında sorular soracaktır. Ve fiziksel bir muayene yapacak. Doktorunuz ayrıca hangi belirtilere sahip olduğunuzu soracaktır. Yediğiniz her şeyi ve sahip olduğunuz her türlü tepkiyi yazmanızı isteyebilir. Doktorunuz, gıda intoleransı gibi gıda alerjileriyle karıştırılabilecek diğer olasılıkları değerlendirecektir.

Gıda alerjileri diğer problemlerle karıştırılabileceğinden, doktorunuzun gıda alerjiniz olduğunu doğrulamak için bir test yapması önemlidir. Doktorunuz, neye alerjiniz olduğunu belirlemek için önce deri testi veya kan testi ile başlayabilir. Ancak ağızdan alınan yiyecekler, bir gıda alerjisini teşhis etmenin en iyi yoludur. Ağızdan yemek yemede, alerjik reaksiyona neden olan veya olmayan çeşitli yiyecekler yiyeceksiniz. Doktorunuz, bir reaksiyon olup olmadığını ve ne zaman meydana geldiğini görmek için izler.

Deri prick testi, hangi yiyeceklerin reaksiyona neden olacağını bulmaya yardımcı olabilir. Doktor cildinize bir miktar sıvı koyacak ve ardından cildinizi delecektir. Sıvı, içinde bazı olası gıda alerjenlerine sahiptir. Cildiniz sivrisinek ısırığı gibi şişerse, doktorunuz o yiyeceğe alerjiniz olduğunu bilir. Doktorunuz ayrıca kanınızda alerjik reaksiyona neden olan kimyasalları aramak için kan testleri yapabilir.

Nasıl tedavi edilir?
En iyi tedavi alerjiniz olan yiyecekleri asla yememektir. Yiyecek etiketlerini okumayı ve sorunlu yiyecekler için diğer isimleri bulmayı öğrenin. Örneğin, süt “kazeinat”, buğday “glüten” ve yer fıstığı “hidrolize bitkisel protein” olarak listelenebilir. Dışarıda veya başkalarının evinde yemek yediğinizde, size servis edilen yiyecekleri sorun.

Şiddetli gıda alerjisi geçmişiniz varsa, doktorunuz epinefrin yazacaktır (“eh-puh-NEH-fren” deyin). Epinefrin atışı, alerjik reaksiyonu yavaşlatabilir veya durdurabilir. Doktorunuz, ihtiyacınız olursa kendinize iğneyi nasıl yapacağınızı öğretebilir.

Kendinize bir iğne yaptıktan sonra bile tekrar semptomlarınız olabilir. Bu nedenle, her şiddetli reaksiyonunuz olduğunda acil servise gidin. Reaksiyondan sonra birkaç saat izlenmeniz gerekecek.

Geçmişte ciddi bir tepki aldıysanız, başka birine sahip olma şansınız yüksektir. Hazır ol.

Epinefrin’i her zaman yanınızda bulundurun.
Başkalarının gıda alerjiniz hakkında bilgi sahibi olması için tıbbi bir uyarı bileziği takın .
Epinefrin üzerindeki son kullanma tarihini kontrol edin. Gerektiği gibi değiştirin.
Çocuğunuzun gıda alerjisi varsa, başka ne düşünmelisiniz?
Çocuğunuzun öğretmenleri ve bakıcılarıyla konuşun. Sorunlu yiyecekleri çocuğunuzdan nasıl uzak tutacaklarını bilmeleri gerekir. Çocuğunuz yanlışlıkla bu gıdalardan birini yerse ne yapacaklarını öğretin.

Çocuğunuz şiddetli bir reaksiyon geçirdiyse, epinefrini daima yakınlarda tutun. Bazı çocuklar bel çantasında taşırlar. Çocuğunuza bir tıbbi uyarı bileziği taktırın. Tüm bakıcılara hızlı hareket etmeyi öğretin. Yapmalılar:

Şiddetli bir reaksiyonun belirtilerini bilin.
Nasıl epinefrin iğnesi yapılacağını bilin.

Vefa Konevi kimdir? Vefa Konevi hayatı ve eserleri!

Osmanlı Devleti zamânında yetişen büyük âlim ve velîlerden. İsmi, Mustafa bin Ahmed’dir. Lakabı Muslihiddîn olup Şeyh Vefâ, Ebü’l-Vefâ isimleriyle meşhur olmuştur. Konya’da doğduğu için Vefâ Konevî de denilmektedir. Doğum târihi bilinmemektedir. 1490 (H. 896) senesinde İstanbul’da vefât etti. Türbesi İstanbul’da olup, ismini ondan alan Vefâ semtindedir.

İlk tahsilini yaptıktan sonra, Edirne’de Debbaglar Câmii imâmı Şeyh Müslihiddîn’e talebe oldu. Bir müddet hocasından ilim öğrendi. Sohbetlerinde bulunup feyz aldı. Daha sonra hocasının tavsiyesi üzerine Abdüllâtif-i Kudsî hazretlerinin sohbetlerinde bulundu. Din ve fen ilimlerinde mütehassıs olarak yetişti. Tasavvufta da ilerleyip yükseldi. Bir ara hac vazîfesini yerine getirmek için Hicâz’a gitti. Hacdan deniz yoluyla dönerken yolda Hıristiyan korsanları tarafından bindiği gemi yağma edilip, kendisi de esir alınarak Rodos Adasına götürüldü ve hapsedildi.

Zamânının kahramanlarından Kahramanoğlu İbrâhim Bey tarafından esâretten kurtarıldıktan sonra İstanbul’a döndü. İstanbul’a dönüşünde şimdi ismiyle anılan Vefâ semtine yerleşti. Vefâtına kadar burada kalıp insanlara Allahü teâlânın emir ve yasaklarını anlattı. Fâtih Sultan Mehmed Han ve Sultan İkinci Bâyezîd Han onun sohbet meclisinde bulundular. Ondan mânevî feyz alıp istifâde ettiler. Vefâ Konevî hazretleri gerek, Fâtih Sultan Mehmed Han, gerekse Sultan İkinci Bâyezîd Hanın iltifat ve ihsânlarına kavuştu. 1490 (H. 896) senesi Ramazan ayında vefât etti. İstanbul Vefâ’da kendi adıyla anılan câminin sol tarafında defnedildi. Kabri üzerine sonradan yeşil kubbeli bir türbe yapıldı. Türbeyi Sultan İkinci Bâyezîd Han yaptırdı. Kabri Müslümanlar tarafından ziyâret edilmekte, feyz ve bereketlerine kavuşulmaktadır. Ebü’l-Vefâ hazretlerinin adına Konya’da bir câmi, İstanbul’da ise bir câmi, medrese, hamam, halvethâne ve bir türbe inşâ edilmiştir.

Vefâ Konevî hazretleri zâhiri ve bâtınî ilimlerde yetişmiş büyük âlim ve evliyâ idi. Sözleri gâyet beliğ yâni açık ve yerinde, hikmetli ve nükteli olup, herkesin kolayca anlayabileceği şekildeydi. Sohbetleri pek tatlı idi. Herkes onun yüzünü görmek ve sohbetini dinlemek için can atardı. Çok ibâdet ettiği için sohbetine gelenleri ancak belli vakitlerde kabul ederdi. Din husûsunda hiç tâviz vermezdi. Allahü teâlânın emirlerine tam uyar, yasaklarından şiddetle kaçınırdı. Dünyâya düşkün olanlara iltifât etmez, dünyâya düşkün olmayan kimselerle sohbet etmeyi severdi. Zamânının meşhur kimseleri kapısına gelir, sohbetine kavuşmak için kabul etmesini beklerdi. Fâtih Sultan Mehmed Han ve Sultan İkinci Bâyezîd Han ona pek âşık ve hayrandılar. Sultan İkinci Bâyezîd Han, o vefât ettiği zaman cenâze namazında bulunmuştu. Hattâ o esnâda kefenini açıp, yüzüne bakarak eskiden beri olan hasretini gidermek istemişti.

Dînî ilimlerde çok yüksek bir âlim olan Vefâ Konevî hazretleri fen bilimlerinden, özellikle astronomi ve astroloji ilimlerine de vâkıftı. Türkçe, Arapça ve Farsça dillerinde yazılmış ârifâne söylediği şiirleri vardır.

Eserleri:

  1. Makam-ı Sülûk: Tasavvufla ilgili olup, Türkçe ve 396 beytten meydana gelen manzum bir eserdir. Edebiyat ve şiir yönünden de kıymetli olan bu eserinde tasavvufî ve ahlâkî konuları şiir yoluyla anlatmıştır.
  2. Şâz-ı İrfan: Türkçe ve manzûm bir eserdir.
  3. Evrâd-ı Vefâ: Nesir olarak yazılmıştır.
  4. Rûznâme-i Vefâ: Astronomi ve astrolojiyle ilgili olan bu eserde İstanbul’un enlem ve boylamlarını belirtmiştir. Bu eseri Defterdâr Ali Çelebi tarafından Miftâh-ı Rûznâme adıyla şerh edilmiştir.
  5. Tecrid: Bu eserine Hoca Sâdeddîn Efendi geniş bir şerh yazmıştır.

Vedia ne demek? Vedia sözleşmesi nedir? Vedia almak nedir?

Alm. Depositnm (n), Fr. Dépot (m), İng. Deposit. Güvenilen kimseye saklanmak üzere emânet olarak bırakılan mal. Kâide olarak vedia sözleşmesi ücretsizdir. Ancak taraflar, bunun ücretli olmasını aralarında kararlaştırabilirler. Bunun dışında vedianın ücretli olduğu, hâlin icâbından da anlaşılabilir. Vedia veren, saklamanın gerektirdiği bütün masrafları ödemek zorundadır. Ayrıca malın, vedia alana verdiği bütün zararlardan da sorumludur. Ancak zararın, kendi kusurlarından gelmediğini ispat ederek sorumluluktan kurtulabilir.

Vedia alan kimse, vedia verenin izni olmadıkça, Borçlar Kânunu hükümlerine göre vediayı kullanamaz. Buna aykırı hareket ettiği takdirde vedia veren, adâlete uygun tazminat ödemekle yükümlü olur. Ayrıca, kazara meydana gelen zararlardan da sorumludur. Vedia alan, kararlaştırılan sürenin bitiminden önce vediayı emânet verene iâde edemez. Bununla birlikte, önceden düşünülmeyen haller yüzünden vedianın durumu tehlikeye girer veya emânet alan, vedianın saklanması yüzünden bir zarara uğrarsa, vedia kararlaştırılan sürenin bitiminden önce de iâde olunabilir. Eğer bir üçüncü şahıs, vedia hakkında istihkak iddiasında bulunursa, emanet alan kimse vediaya haciz koymadıkça veya istihkak dâvâsı açılmadıkça, vediayı gene emânet verene iâdeyle mükelleftir. Borçlar Kânununun 470. maddesi bu hususla ilgilidir.

İslâm hukûkunda vedia: Söz veya halle yapılan îcab (teklif) ve kabulle vedia akti meydana gelir. Veren ve alan, diledikleri zaman akti feshedebilirler. Tarafların bâliğ (reşid) olmaları lâzım değildir. Parasız vedia zayi olursa ödenmez. Ödemesi şart edilince, sözleşme bâtıl olur. Ücretli olan vedia helâk olunca, ödenir. Mümkün ve faydalı şartla vedia sözleşmesi câizdir. Vedia olan malı, emânet bırakılan kendi malı gibi saklar. Vedia hayvanın nafakası, sâhibine âittir. Vedia, sâhibinden izinsiz kullanılmaz. Vedia; âriyet, kirâ, rehin ve ödünç verilemez. Vedia sâhibinin borcunu, onun izni olmadan başkası ödeyemez. Bunları izinle yapabilir. Tazmin etmesi lâzım olmaz. Sâhibi isteyince aynen geri vermesi lâzımdır. Ödemezse gasbetmiş olur. Birisine teslim edilmek üzere verilen para, mal da vedia (emânet) olur. Paranın da kendisini vermek lâzımdır. Başkasına veremez.

Vedia sözleşmesi, emânetin genel hükümlerine tâbidir. Bu sözleşmenin genel hükümleri, Mecelle’nin 762-803. maddelerinde düzenlenmiştir.

Vedat Dalokay kimdir? Vedat Dalokay hayatı ve eserleri!

Türk mîmar ve siyâset adamı. 10 Kasım 1927’de Elazığ’da doğdu. İlk ve orta tahsilden sonra 1944’te İstanbul Teknik Üniversitesi Mîmarlık Fakültesine girdi. 1949’da bu fakülteyi bitirdikten sonra devlet hizmetine girdi. 1950-51 yıllarında PTT ve Bayındırlık Bakanlığında mîmar olarak vazife yaptı. 1951’de Paris’e gitti. Orada August Perret ve Le Corbusier gibi mîmarların bürolarında çalıştı. Paris’te Sorbonne Şehircilik Enstitüsünün kurslarına katıldı. 1953’te kazandığı bir yarışmadaki projesini uygulamak üzere yurda döndü. Ankara’da büro açarak serbest çalışmaya başladı. Yurt içinde ve milletlerarası özellikte birçok proje yarışmalarına katıldı. Bunlardan 13 tânesinde birinci oldu. 1958’de Ankara Kocatepe Câmii için açılan proje yarışmasında birinci oldu. Bu projede teknolojinin imkânlarını değerlendirerek ana ibâdet mekânının üzerini kubbe yerine betonarmeden katlanmış bir kabukla örttü. Fakat daha sonra geleneksel câmi mîmârîsine uymayan bu projenin uygulanmasından vazgeçilerek Osmanlı klâsik dönem câmilerinin bir benzeri olan bugünkü câmi yapıldı. 1970 senesinde Pakistan hükûmetinin açtığı milletlerarası proje yarışmasında birincilik kazandı. İslâmâbâd şehrindeki Kral FaysalCâmiini inşâ etti. Klâsik câmi mîmârîsine uymayan bu projede betonarmeyi gereği gibi kullandı.

Hareketli ve renkli bir kişiliğe sâhip olan Vedat Dalokay, bu özel çalışmaları yanında Mîmarlar Odasının kuruluşunda önemli rol aldı.

1964-1968 seneleri arasında Odanın genel sekreterliğini ve Ankara Şûbesi başkanlığını yaptı. 1969-70’te TMMOB ikinci başkanlığı vazifesini yürüttü. 1973 senesi mahallî seçimlerinde CHP’den Ankara Belediye Başkanlığına seçildi. 1976 yılına kadar sürdürdüğü Ankara Belediye Başkanlığı vazifesinden sonra serbest mîmarlık yapmaya devam etti. 1984 mahallî seçimlerinde Sosyal Demokrat Parti (SODEP)den Ankara belediye başkanlığına aday oldu, ancak seçilemedi. Kayseri’nin Kocasinan ilçesi belediyesinin Sinan Parkı içinde yaptırmayı plânladığı hizmet binâsı için açtığı proje yarışmasını kazandı. Bu projeyle ilgili çalışmaları dolayısıyla Kayseri’ye giderken 21 Mart 1991’de Kırıkkale yakınlarında geçirdiği trafik kazâsında öldü.

Çeşitli meslek dergilerinde şehirleşme, gecekondu, belediyecilik ve dînî mîmarlık konularında yazıları yayınlanmış olan Vedat Dalokay edebiyatla da ilgilendi. Çocuklar için yazdığı Kolo adlı hikâye kitabı 1980 Türk Dil Kurumu Ödülünü kazanmıştır.

Veda Hutbesi nedir? Veda Hutbesi maddeleri nedir? Veda Hutbesi anlamı nedir? Veda Hutbesi tam metin!

Peygamber efendimizin Vedâ Haccında 124.000’den fazla Müslümana yaptıkları vâz ve nasîhatlar. Peygamberimizin Allahü teâlâ tarafından insanlara, doğru yolu göstermek için görevlendirilmelerinden sonra mübârek ağızlarından çıkan her söz, mânâ ve hakîkatler yönünden beşeriyete birer rehberdir. Bunlardan “Vedâ Hutbesi” olarak bilinen son haclarında buyurdukları hususların ise ayrı bir ehemmiyeti vardır. “Vedâ Hutbesi” değişmez prensip, kânun ve nizamlar olarak on dört asırdır, bütün insanlığa ulaşabildiği seviyenin çok üstünde bir insan hakları anlayışı getirmiştir. Peygamberimiz Vedâ Hutbesinde buyurdular ki:

“Hamd, Allahü teâlâya mahsûstur. O’na hamd eder, O’ndan yarlıganmak diler ve O’na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin günahlarından Allahü teâlâya sığınırız. Allahü teâlânın doğru yola ilettiğini saptıracak, saptırdığını da doğru yola iletecek yoktur.

Şehâdet ederim ki, Allahü teâlâdan başka ilâh yoktur. O, birdir. O’nun eşi, ortağı yoktur. Ve yine şehâdet ederim ki, Muhammed O’nun kulu ve resûlüdür.

Ey Allahü teâlânın kulları! Ben size, Allahü teâlâdan sakınmanızı tavsiye ve O’na itâate sizi teşvik ederim. Size hayr olan şeyden söz açmak ister ve bundan sonra derim ki:

Ey insanlar! Sözümü iyi dinleyiniz! Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada ebedî olarak bir daha birleşemiyeceğim.

İnsanlar! Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl mübârek bir şehir ise, canlarınız, mallarınız, nâmuslarınız da böyle mukaddestir. Her türlü tecâvüzden korunmuştur.

Eshâbım! Yârın Rabbinize kavuşacaksınız ve bu günkü her hâl ve hareketinizden muhakkak sorulacaksınız. Sakın benden sonra eski sapıklıklara dönüp de birbirinizin boynunu vurmayınız! Bu vasiyyetimi burada bulunanlar, bulunmayanlara bildirsin!Olabilir ki, bildirilen kimse, burada bulunup işitenden daha iyi anlayarak muhâfaza etmiş olur.

Eshâbım! Kimin yanında bir emânet varsa onu sâhibine versin! Fâizin her çeşidi kaldırılmıştır, ayağımın altındadır. Lâkin borcunuzun aslını vermeniz gerekir. Ne zulmediniz, ne de zulme uğrayınız. Allahü teâlânın emriyle, fâizcilik artık yasaktır. Câhiliyyetten kalma bu çirkin âdetin her türlüsü, ayağımın altındadır. İlk kaldırdığım fâiz de Adülmuttalib’in oğlu (amcam) Abbâs’ın fâizidir.

Eshâbım! Câhiliyyet devrinde güdülen kan dâvâları da tamâmen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan dâvâsı Abdülmuttalib’in torunu (amcamoğlu) Rebîa’nın kan dâvâsıdır.

Ey insanlar! Harbedebilmek için haram ayların yerlerini değiştirmek, şüphesiz ki, küfürde çok ileri gitmektir. Bu, kâfirlerin kendisiyle dalâlete düşürüldükleri bir şeydir. Bir sene, helâl olarak kabul ettiklerini (bir ayı), öbür sene haram olarak îlân ederler. Cenâb-ı Hakk’ın helâl ve haram kıldıklarının sayısına uydurmak için bunu yaparlar. Onlar, Allahü teâlânın haram kıldığını helâl, helâl kıldığını da haram ederler.

Hiç şüphe yok ki, zaman, Allahü teâlânın yarattığı  gündeki şekil ve nizâmına dönmüştür.

Ey insanlar! Bugün şeytan, sizin şu topraklarınızda yeniden tesir ve hâkimiyetini kurma gücünü ebedî sûrette kaybetmiştir. Fakat siz; bu kaldırdığım şeyler dışında, küçük gördüğünüz işlerde ona uyarsanız, bu onu memnûn edecektir. Dîninizi korumak için bunlardan da sakınınız!

Ey insanlar! Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu husûsta Allahü teâlâdan korkmanızı tavsiye ederim. Siz, kadınları, Allahü teâlânın emâneti olarak aldınız; onların nâmuslarını ve iffetlerini Allahü teâlâ adına söz vererek helâl edindiniz. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız; onların da sizin üzerinizde hakları vardır. Sizin kadınlar üzerindeki hakkınız; onların, âile mahremiyetinizi, sizin hoşlanmadığınız hiçbir kimseye çiğnetmemeleridir. Eğer râzı olmadığınız herhangi bir kimseyi âile yuvanıza alırlarsa, onları hafifçe dövüp sakındırabilirsiniz. Kadınların da sizin üzerinizdeki hakları, meşrû bir şekilde, her türlü yiyecek ve giyeceklerini temin etmenizdir.

Ey müminler! Size bir emânet bırakıyorum ki, O’na sıkı sarıldıkça, yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emânet, Allahü teâlânın kitâbı Kur’ân-ı kerîmdir. (Başka rivâyetlerde; “Sünnetim” ve “Ehl-i beytim” diye de bildirilmiştir.)

Ey müminler! Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi muhâfaza ediniz! Müslüman, Müslümanın kardeşidir ve böylece bütün Müslümanlar kardeştir. Din kardeşinize âit herhangi bir hakka tecâvüz, başkasına helâl değildir. Meğer ki gönül hoşluğu ile kendisi vermiş olsun.

Eshâbım! Nefsinize (kendinize) de zulmetmeyiniz. Kendinizin de üzerinizde hakkı vardır.

Ey insanlar! Allahü teâlâ her hak sâhibine hakkını (Kur’ân-ı kerîmde) vermiştir. Vârise, vasiyete lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa, ona âittir. Zinâ eden için mahrûmiyet vardır. Babasından başkasına âit soy iddiâ eden soysuz, yâhut efendisinden başkasına intisâba kalkan nankör, Allahü teâlânın gazâbına, meleklerin ve bütün Müslümanların lânetine uğrasın! Cenâb-ı Hak, bu gibi insanların ne tövbelerini, ne de adâletle şehâdetlerini kabul eder.

Ey insanlar! Rabbiniz birdir. Babanız da birdir; hepiniz Âdem’in çocuklarısınız. Âdem ise topraktandır. Allah katında en kıymetliniz, takvâsı çok olanınızdır. Arabın Arap olmayana bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvâ iledir.

Ey insanlar! Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz?!.

Eshâb-ı kirâm; “Allahü teâlânın dînini tebliğ ettin. Vazîfeni yerine getirdin. Bize vasiyet ve nasîhatte bulundun, diye şehâdet ederiz.” dediler.

Bunun üzerine Resûl-i ekrem sallallahü aleyhi ve sellem efendimiz, mübârek şehâdet parmağını kaldırarak cemâat üzerine çevirip indirdiler ve; “Şâhid ol yâ Rab! Şâhid ol yâ Rab! Şâhid ol yâ Rab!” buyurdular.

Veda Haccı nedir? Veda Haccı ne zaman yapıldı? Veda Haccı önemi nedir? Veda Haccı tarihi!

Peygamber efendimizin en son yaptığı hac. Haccet-ül-Vedâ, Haccet-ül İslâm, Haccet-ül-Belağ, Haccet-üt Temâm adı da verilir. Peygamber efendimiz 632 (H.10) yılı Zilkâde ayında son haccı için Medîne’de hazırlıklarını tamamlayıp 25. günü öğle namazından sonra gusl edip, mübârek saçlarını tarayıp, güzel kokular sürünmüş olarak Eshâb-ı kirâmla birlikte yola çıktılar. Zülhuleyfe’de Eshâb-ı kirâmın sayısı kırk bin kişiyi aştı. Kurbanlık develeri de berâberinde götürdüler. Peygamber efendimiz Kusva adlı deveyle ihrâmlı halde Mekke’ye geldiler. Yolda katılanlarla Eshâb-ı kirâmın sayısı 124.000’e ulaştı. Zilhicce ayının dördüncü günü Peygamber efendimiz Kâbe’yi görünce doğruca Hacer-ül-esvede varıp selâm verdiler ve mü bârek göz yaşlarıyla Hacer-ül-esved köşesinden tavâfa başladılar. Tavâftan sonra Makâm-ı İbrâhim arkasında iki rekat namaz kıldılar ve Safâ Tepesinden başlayarak Safâ ve Merve arasında yedi defâ Sa’y ettiler. Zilhicce ayının terviye günü yâni Zilhicce ayının sekizinci günü Kusva adlı devesine binip Mina’ya girdiler. Daha sonra Müzdelife’ye geçip Arefe günü sabahı Kusva ileArafat’a yürüdüler. Kusva üzerinde Urene denilen vâdide etrâfına toplanan Eshâb-ı kirâma meşhur Vedâ Hutbesi’ni irâd eylediler (Bkz. Vedâ Hutbesi). Eshâbına ve ümmetine vasiyetlerini bildirdikten sonra öğleyle ikindi namazları cem-i takdim edildi. Peygamber efendimiz daha sonra devesiyle Rahme’ye varıp kıbleye dönerek vakfeye durdular. Herkese vakfeye durmasını emrettiler. Akşam üzeri Mâide sûresi üçüncü âyet-i kerîmesi nâzil oldu. Bu âyet-i kerîmede meâlen; “Bugün dîninizi ikmâl eyledim. Üzerinize olan nîmetimi tamamladım ve size din olarak İslâmiyeti vermekle râzı oldum.” buyrulmuştur.

Peygamber efendimiz Müzdelife’ye hareket edip orada önce akşamın farzını sonra yatsı namazını kıldırdılar. O gece Müzdelife’de kalıp sabah vakti, Meşaril haram denilen yerde vakfeye durdular. Resûlullah efendimiz Zilhiccenin onuncu günü yâni bayramın birinci günü güneş doğmasına yakın Minâ’ya geçip Minâ’yı sağ tarafa alıp cemre yaptılar. Sonra Minâ’da kurban kesim yerinde Medîne-i münevvereden getirilen kurbanlık yüz deveden 63 adedini bizzat kendileri kestiler. Geri kalanını da hazret-i Ali kesti.

Peygamber efendimiz kurbanı kestikten sonra önce berberi Ma’mer bin Abdullah’ı çağırıp mübârek saçlarını traş ettirdiler. Mübârek saçları Eshâb-ı kirâm tarafından yere düşmeden kapışılmıştır.

Peygamber efendimiz traştan sonra elbiselerini giyip güzel kokular sürünüp öğleden önce Kâbe-i muazzamayı tavâf ettiler. Zemzem suyundan içip teşrik günleri gecelerini Minâ’da geçirdiler ve cemreleri tamamladılar.

Sevgili Peygamberimiz Vedâ tavâfından sonra Eshâb-ı kirâmla birlikte Medîne-i münevvereye dönmüşlerdir.

Veba nedir? Veba hastalığı nedir? Veba tarihi nedir?

Alm. Pest (f), Fr. Peste (f), İng. Plague, pestilence. Eskiden milyonlarca insanın ölümüne sebep olan bulaşıcı bir hastalık. Kara ölüm, kıran, peste veya plague da denen vebânın etkeni Pasteurella Pestis’dir. Mikrop ilk defâ 1884’te Hong Kong’da tespit edilmiştir.

Genellikle kemiriciler arasında salgınlar yapar. İnsana, uygun çevre şartlarında, pirelerden geçer. İnsanlar arasında damlacık yoluyla da yayılabilir. Mikrop 1,5-2 mikron boyunda, 0,5-0,7 mikron eninde, gram negatif bir basildir. Hastalık M.Ö. 9 ve 10. yüzyıldan beri bilinmekte olup, zaman zaman salgınlar yaparak milyonlarca insanın ölümüne sebep olmuştur (Bkz. Salgın). 1347’deki Avrupa salgınında 25.000.000 insan ölmüştür. Birçok memleketten on binlerce insanın öldüğü vebâ salgınları bildirilmiştir. İstanbul’da Justinien zamânında (565)’te çıkan vebâ salgınında günde 8-10.000 kişinin öldüğü târihî kayıtlara geçmiştir. Türkiye’de 1919’da 13 kişilik, 1947’de 32 kişilik iki vak’a rapor edilmiştir.

Bakterinin derideki giriş yerinde içi renksiz sıvı veya iltihap dolu kabarcıklar veya kanlı lekeler meydana gelir. Komşu lenf bezlerinde iltihaplanma ve hücre ölümünden sonra bakteri kana geçerek karaciğer, dalak ve kemik iliği de tutulur.

Vebâ aslında kemirci hayvanların bir hastalığıdır. Pire, vebâlı insanın kanını emerken mikropları alır. Basil pirenin yutağında çoğalır. Pire başka birisini ısırdığında önce hortumunu dolduran basilleri kusar ve bundan sonra kan emebilir. Pirenin dışkısıyla da bulaşma olabilir. Vebâ mikrobu ölü hayvanların üzerinde birgün canlı kalabilmektedir. Hasta bakımı çok önemli olup, günümüzde salgınların azalması ve tedâvide tesirli antibiyotiklerin kâfi doz ve sürede uygulanmasıdır.

Pirenin ısırmasından 2-5 gün sonra giriş yerinde bir kabarcık meydana gelir. Hastalık üç şekilde seyredebilir:

Lenf bezi vebâsında (hıyarcık, bubonik) ısırdıktan 1-2 gün sonra titremeyle ateş yükselir. Isırığın üst tarafındaki lenf bezleri şişer ve ağrılıdır. Lenf bezleri cerahatlanıp, akabilir. Nabız artar. Hastanın genel durumu kötüdür. Mikrop kan yoluyla akciğer, karaciğer, dalak ve beyine yerleşebilir.

Deri vebâsındaysa ısırık yerinde noktacık şeklinde kanama, ülserler (yaralar) ve ölü dokuların bulunduğu görünümler olabilir.

Akciğer vebâsı kan yoluyla veya damlacık yoluyla mikropların akciğere gelmesi neticesinde meydana gelir. Başağrısı, yüksek ateş, öksürük ve nefes zorluğu vardır. Hastanın kan basıncı düşer, rengi morlaşır; balgamı kanlıdır. Bronşit gibi başlar, sonra zâtürre şekline döner. Karaciğer bozukluğu da olaya eklenerek 2-3 günde ölümle neticelenir.

Ateşli dönemde alınan kan kültürü veya hayvan deneyleri de teşhiste yardımcıdır. Serolojik testler yapılabilirse faydalı olur. Ayrıca teşhiste akciğer vebâsında zâtürre ve Q humması, lenf bezi vebâsında lenfogranuloma inguihale, frengi ve tularemi düşünülmelidir. Hıyarcık vebâsında ölüm oranı % 30-90 iken akciğer vebâsında % 70-100’e varmaktadır. Vebâ geçirende 6-12 ay süren bir bağışıklık meydana gelir.

Tedâvisinde sulfamid ve berâberinde streptomisin, kloramfenikol veya tetrasiklin grubu bir antibiyotik yüksek dozda devamlı kullanılmalıdır.

Vebâdan korunmak için Peygamber efendimiz tarafından ilk defâ tecrit ve karantina tavsiye edilmiştir. Hadîs-i şerîflerde: “Vebâ olan yere girmeyiniz ve vebâ olan bir yerden, başka yerlere gitmeyiniz, oradan kaçmayınız!” ve “Vebâ hastalığı bulunan yerden kaçmak muhârebede kâfir karşısından kaçmak gibi, büyük günahtır.” buyurmuştur.

Vebâ salgınları olmaması için fârelerle mücâdele edilmelidir. Şüpheli vak’alar bir hafta karantinaya alınmalıdır. Salgın şüphesi olunca günde 2 gr sulfamidle koruma yapılmalıdır. 1964 Moskova Vebâ Seminerinde 1-2 yıl bağışıklık sağlayan canlı aşı uygulanmasına karar verilmiştir. Salgınlarda toplu yerlerdeki fâreler incelenmelidir. Hasta fâreler insandan korkmaz ve kaçmaz, bir süre sonra ölürler.

Vazelin nedir? Vazelin kullanım alanları neler? Vazelin faydaları neler?

Alm. Vaseline (f), Vaselin (n), Fr. Vaseline (f), İng. Vaseline. Ekseriya on beş ile yirmi karbonlu hidrokarbonlardan meydana gelmiş bir petrol türevi. Özellik bakımından birbirine benzeyen yarı katı haldeki birçok karışıma genel olarak vazelin denmektedir. Vazelin, soluk sarı, yarı şeffaf, hafifçe floresan, yarı katı, suda çözünmeyen alkolde çok az; eterde, kloroformda, benzende, karbon sülfürde, terebentin yağında çözünen bir maddedir. Erime noktası 38°C ile 54°C arasında değişir. 1876’dan beri bilinen vazelin en çok tıpta ve eczâcılıkta kullanılır. Pansumanda koruyucu olarak, merhem ve kozmetik ürünlerinde ise sıvağ olarak faydalanılır. Vazelin deri tarafından emilmez, fakat deriyi de tahriş etmez. Eskiden merhemlerin imâlinde domuz yağı kullanılırdı. Şimdiyse vazelin gibi çok mükemmel bir madde kullanılmaktadır. Çünkü vazelinde bozulma ve kokuşma gibi bir durum ortaya çıkmaz. Vazelin ayrıca çeşitli parlatıcılarda, yağlayıcı preslerde ve pas önleyicilerde de kullanılır.

Vatoz balığı nedir? Vatoz balığı türü ve özellikleri neler?

Alm. Nagelroche, Fr. Raie bouclée, İng. Thornback ray. Familyası: Öz kedi balığıgiller (Rajidae). Yaşadığı yerler: Avrupa kıyılarındaki sığ deniz sularında. Özellikleri: Yassı vücutlu bir balık. Kuma gömülür. Sırtı benekli ve çivilidir. Erkeği 70, dişisi 125 cm uzunluktadır. Çeşitleri: 180 kadar türü vardır. Vatoz, yıldızlı vatoz, gözlüklü vatoz, dev burunlu vatoz meşhurlarıdır.

Avrupa’nın sığ deniz kıyılarında yaşayan yassı vücutlu bir balık. Sırtı kahverengi, derisi ince ve kaygandır. Karın derisi beyazdır. Göğüs yüzgeçleri büyük ve vücûdun iki yanına bitişiktir. Kuyruğu az çok uzun olup, sırt yüzgeçleri birbirine yakındır. Sırtı lekeli ve çivilidir. Erkekler 70, dişiler 125 cm uzunluğu bulurlar. Kumluklara gömülür, gece avlanırlar. Küçük balıklar ve küçük kabuklularla beslenirler. Yumurtaları zarımsı bir kabukla kaplıdır ve zeminlere tutunmak için ipliksi uzantıları vardır. Ege, Marmara ve Boğazlarda rastlanan bir dip balığıdır. Eti pek lezzetli değildir. Bâzı balıkçılar, vatozların kuyruk ve kanatlarını kesip, vücûdunu dilimlere ayırarak kalkan eti diye satarlar.

Vatikan tarihi nedir? Vatikan neresi? Vatikan’ın siyasi ve sosyal yapısı nedir?

Roma şehrinde etrâfı tamâmen İtalya ile çevrili küçücük bir şehir devleti. Papalığın merkezi durumundadır.

Târihi

Papalar yüzyıllar boyunca, İtalya’nın yarısı üzerinde kısa sürelerle çok defâ geçici olarak hükümran oldular. Bunların yönettiği devletlere Papa devletleri adı verildi. 13 Mayıs 1871’de Papanın hâkimiyeti Roma’daki Vatikan ve Lateram sarayları, Castel Gandolfe villası üzerinde olacak şekilde bir İtalyan kânunuyla sınırlandı.

11 Şubat 1929’da Kardinal Gasparri ve Başbakan Mussolini arasında uzlaşma antlaşması imzâlandı. Antlaşma kararları sonucunda Vatikan şehri bağımsız bir devlet oldu ve Roma Katolikliği İtalya’da özel bir statü kazandı. Antlaşma 1947’de İtalyan Anayasasına sokularak anayasanın 7. maddesini teşkil etti. İtalya ve Vatikan antlaşmayı yeniden gözden geçirmek üzere 1976’da biraraya geldi. Alınan kararlar sonucunda Roma Katolikliği İtalya’da resmî din olmaktan çıktı ve İtalyan okullarındaki din eğitimi son buldu.

Fizikî Yapı

Vatikan, İtalya’nın başşehri Roma’da üçgene benzeyen bir alan üzerinde kurulmuştur. Devlet sınırları içinde St. Peter Kilisesi, bâzı başka kilise ve yapılar ve Papanın yazlık evi olan Gandolfe Şatosu vardır.

Nüfus ve Sosyal Hayat

Halkın % 85’i İtalyan, % 15’i İsviçreli ve yabancılardır. Vatikan’da İtalyanca ve Lâtince konuşulur. Dînî öğretim yapan 7 üniversitesi mevcut olup, bunların dışarıdan gelen 5000 kadar öğrencisi vardır.

Siyâsî Hayat

Vatikan, Papa tarafından idâre edilen bir devlet olup, devlet yönetiminde bir Papalık Sekreterliği, 9 rûhânî bakanlık ve çeşitli kurullar vardır. Kânunlar Katolik mezhebine dayanır.

Ekonomi

Vatikan’da herhangi bir ekonomik üretim alanı yoktur. Gelirler kiliseye yapılan bağışların yatırımlarından, müzelere gelen ziyâreçtilerin bıraktığı para, pul ve mâdenî paraların satışından ibârettir.

Vatikan, bankalardaki para, tahvil, başta silâh fabrikaları olmak üzere çeşitli sanâyi kuruluşlarındaki hisseleriyle dünyânın en zengin şirketlerini çok geride bırakacak servete sâhiptir. Gelirinin çoğunu Hıristiyanlık propagandasına harcar.