Aksom ne demek? Aksom anlamı nedir?

Alm. Achsensylinder, Fr. Axone, İng. Axon. Uçlarında asetilkolin veya noradrenalin gibi mediatör denilen kimyasal ileticiler salgılanan sinir hücresi uzantıları. Akson uçlarında salgılanan mediatör maddeler, kendisini takib eden aksonu, adaleyi veya organı tenbih eder veya tersine teskin eder.

Akselerometre ne demek? Akselerometre özellikleri nedir?

Alm. Beschleunigungsmesser (m), Fr. Accélérométré, İng. Accelerometer. Bir hareketin ivmesini ölçmeye yarayan alet. Sarkaç tipi akselerometreler genel olarak bir kütle ve bir yaydan meydana gelir. Kütle, ivme ile orantılı olarak yer değiştirir. Kütlenin bu yer değiştirmeleri grafikle kaydedilerek, hareketin ivmesi incelenir. Elektrik akselerometreleri de vardır.

Akrilik bileşikler nedir? Akrilik bileşikler ne demek?

Alm. Acrylic-Zusammensetzungen, Fr. Composées acrylique, İng. Acrylic compounds. Sentez yoluyla elde edilen plastik, reçine ve yağların genel adı. Kullanılan akrilik, bileşiğin türüne ve prosesin şartlarına bağlı olarak, sert ve saydam, yumuşak ve esnek katılar veya yapışkan, koyu kıvamlı sıvı ürünler elde edilebilir. Kalıplanmış yapı malzemeleri, optik gereçler, mücevherat, yapıştırıcılar, kaplama malzemeleri ve dokuma elyafı gibi çeşitli bileşiklerin hammaddesi akrilik bileşiklerdir. Mesela orlon ve akrilan, akrilik ipliklerin, pleksiglas da cam benzeri akrilik maddelerin ticari adıdır. (Bkz. Polimer, Reçineler)

Poliakrilik adıyla bilinen polimerler ailesinin temel üyeleri akrilik ve metakrilik asitlerdir. Bu asitlerin metil esterleri, peroksit katalizörler eşliğinde kolayca polimerleşir.

Akrilik asit: CH2= CH COOH formülü ile gösterilen organik bir asit olup propenoik asit de denir. Sanayide, asetilen ve karbon monoksitle suyun nikel katalizör eşliğinde tepkimesi veya akrilonitril bileşiklerinin hidrolizi ile elde edilir. Polimerlerin üretiminde başlangıç maddesidir.

Akrilik Boya: Akrilik reçinesinden elde edilen sentetik boyadır. Akrilik çabuk kuruyabilen ve boya maddelerine kolay karışabilen bir maddedir. Hem suluboyanın saydam parlaklığını, hem de yağlı boyanın kıvamını verir. Isı ve diğer bozucu etkilere karşı yağlıboyadan daha dayanıklıdır.

Akışkanlar ne demek? Akışkanlar nedir?

Alm. Flussigkeiten (e), Flüssing, Fr. Fluide, liguide, İng. The fluid. Belli bir şekilleri olmayıp, içinde bulundukları kabın şeklini alan sıvı ve gaz halindeki maddelere verilen isim.

Bu maddelerin hareketlerini ve özelliklerini inceleyen bilim dalına “Akışkanlar mekaniği” adı verilir. İslam alimlerinden Hazini (1118-1155) sıvı ve gazların fiziki özellikleri üzerinde yapmış olduğu araştırmalar sebebiyle “Akışkanlar Mekaniği” ilminin kurucularındandır.

Akbaba ne demek? Akbaba anlamı nedir? Akbaba türleri neler?

Alm. Geier (m), Fr. Vautour (m), İng. Vulture. Familyası: Akbabagiller (Vulturidae) ve Yenidünya akbabasıgiller (Cathartidae). Yaşadığı yerler: Avrupa, Asya, Afrika ve Güney Amerika’nın Yüksek dağlık bölgeleri. Özellikleri: 60-116 cm uzunlukta. İki kanat ucu arası 2,5 m, ağırlığı 7 kg’dır. Ömrü: 100-118 sene. Esaret hayatında 30 yıl kadar yaşar. Çeşitleri: En meşhurları; kara, kızıl, rahib, tepeli, leş akbabasıdır.

Başı ve boynu genellikle çıplak veya ince seyrek tüylerle örtülü, dağlık yerlerde yaşayan, iri, yırtıcı bir kuş. Gündüz avlanır ve çoğunlukla leş ile beslenir. Üst gagalarının ucu çengel gibi kıvrıktır. Gagada burun deliklerinin bulunduğu üst kısım ince bir deri ile örtülüdür. Ayak parmakları çok kuvvetli ve çengel tırnaklıdır. Büyük kanatlarıyla en yükseklere kadar uçarlar. Çoğunlukla 6500 metreye kadar çıktıkları olur. Erkekleri dişilerinden büyüktür. Yırtıcı kuşlar içinde akbabalardan daha büyüğü yoktur. Görme ve koku alma duyusu çok kuvvetlidir. Gözlerinde biri uzağı, diğeri yakını görmeğe yarayan ayrı iki odak noktası vardır. Bıkıp usanmadan çok yükseklerde süzülüp leş ararlar. Sırtlanlar gibi bunlar da tabiatın sıhhıye me’murlarıdır. Leşleri tüketerek salgın hastalıkları önlerler.

Akbabaları tam manasıyla yırtıcı saymak zordur. Leş ve kemik iliklerini canlı yiyeceklere tercih ederler. Pek azı canlı hayvanlara saldırır. Aşırı açlık zamanlarında hasta sığırlara saldırdıkları ve kuzuları kaptıkları görülmüştür. Zaman zaman bitkisel besinleri yiyenler de vardır. Palmiye akbabası, leş ve su yüzeyinde yüzen balıklarla beslenir. Yağ palmiyelerinin meyvalarına da düşkündür. Kuzu akbabaları, kemiklerin içindeki iliği yemek için kemikleri yükseklerden kayalara bırakarak kırarlar. Kara kaplumbağalarının kabuklarını da bu usülle kırarak etlerini yerler.

Bir-iki yumurta yumurtladıklarından çoğalmaları yavaştır. Akbabaların çoğunun gagaları o kadar zayıftır ki, et çürümemiş ise parçalayamazlar. Akbabaların her türü, ölü hayvanların belli bir kısmıyla beslenir. Dolayısıyla türlerin beraber yaşadığı bölgelerde bir leşin başına üşüştüklerinde, birbirleriyle yiyecek çekişmesi olmaz. Boyun ve başları kel olduğundan, leşleri didiklerken tüylerine kan ve pislik yapışmamış olur. Çıplak boyunlarına ve başlarına bulaşan mikroplar güneş ışınları tarafından öldürülür.

Akbabalar ürkek hayvanlardır. Diğer yırtıcı kuşlardan çekinirler. Leşin başında başka bir yırtıcı kuş veya çakal, sırtlan gibi bir hayvan varsa onun çekilmesini beklerler. Ancak o gittikten sonra leşin yanına sokulurlar.

Leşçil akbabalar eski Mısırlılar tarafından mukaddes sayılırdı. Bugün de Hindistan’da Zerdüşt inancındaki insanlar, akbabayı “göklerin kutsal kuşu” olarak kabul eder. Ölülerinin vücudunu günahlara bulaşmış kabul ettiklerinden, akbabaların yemesi için yüksek dağ doruklarına bırakırlar.

Yeni Dünya (Amerika) akbabaları (Cathartidae): Hepsi leş yiyici ve yağmacıdır. En yükseklerde uçan kara kuşlarıdır. 7000 metreden daha yükseklere çıkanları vardır. En önemli özellikleri yuva yapmamalarıdır. Yumurtalarını dağ ve kuru ağaç zirvelerindeki kovuklara bırakırlar. 1-2 yumurta yumurtlarlar. Tepeli akbabaya “kondor” da denir. Andrean kondoru (Vultur gryphus) ve Kaliforniya kondoru (Gymnogyps californianus) 7.500 metreden daha yükseklere çıkabilirler. Kanat açıklıkları 3 metre kadar olup vücut ağırlıkları 10 kg kadardır. İyi bir hedef olduğu için avcılar tarafından kolaylıkla avlanır. Bu bakımdan nesli hayli azaltılmıştır. Yediği leşlerden saatlerce ayrılmaz. O kadar çok yer ki, havalanması için koşması gerekir. Leş hayvanı olmalarına rağmen bazan kuzu ve süt danalarına da saldırdıkları olur.

Kral akbaba, kara akbaba, hindi akbaba en iyi bilinen Yeni Dünya türleridir.

Eski Dünya akbabaları (Vulturidae): Akbabagiller olarak da bilinirler.Yeni dünya akbabalarına benzer görünürlerse de anatomik olarak kartallarla akrabadırlar. Yeni dünya akbabalarından en önemli farkları yuva yapmalarıdır. Erkekler dişiden daha büyüktür. Kaz akbabası, leşçil akbaba, kuzu akbabası, rahip akbabası ve palmiye akbabası meşhur türleridir.

Ağırlık nedir? Ağırlık ne anlama gelir? Ağırlık kuvveti nedir?

Alm. Gewicht, Fr. Polds, İng. Weight. Bir cisme etki eden yerçekimi kuvveti.

Ağırlık bir kuvvet olup; kg-kuvvet, gr-kuvvet, dyn ve newton birimleri ile ifade edilir. 1 kg-kuvvet= 1000 gr-kuvvet=9,81 newtondur. 1 gr-kuvvet= 981 dyn’dir. Ağırlık, kuvvet ölçen aletlerle, yani dinamometrelerle ölçülür.

Yerçekimi kuvveti, ekvatordan kutuplara doğru gittikçe artar. Yeryüzü seviyesinden yükseklere çıktıkça da yerçekimi kuvveti azalır. Bu sebepten dolayı da bir cismin ağırlığı sabit değildir. Gerçekte bu değişmeler çok azdır. Ekvatordaki ağırlığı 97,8 kg-kuvvet olan bir cisim, kutupta 98,3 kg-kuvvet yani 0,5 kg-kuvvet daha ağır gelir. İstanbul’da deniz kenarındaki ağırlığı 98 kg-kuvvet olan bir cisim, yerden 32 km yükseklikte 97 kg-kuvvet gelir.

Ağırlık ve kütle, farklı iki kavramdır ve farklı birimlerle ölçülürler. Kütle ile ağırlık kavramları arasında bir bağıntı mevcuttur. Ağırlık P, kütle m, yerçekimi ivmesi g ile gösterilirse, bu bağıntı: P=mg şeklinde ifade edilir.

Bir cismin ağırlık merkezi: Bir cismin en küçük parçalarına etki eden yerçekimi kuvvetlerinin bileşkesi, o cismin ağırlığını verdiği gibi, bu bileşkenin tatbik noktası da, cismin ağırlık merkezini verir.

Homogen olmak şartıyla bazı geometrik şekillerin ağırlık merkezleri şöyledir:

1) Dikdörtgen, kare, paralelkenar ve eşkenar dörtgende; köşegenlerin kesiştiği nokta.

2) Daire ve kürede, merkez.

3) Silindirde, eksenin ortası.

4) Üçgende, kenar ortayların kesiştiği nokta.

Ağırlık merkezinin tayinini ilk defa ele alan, Müslüman astronomi alimlerinin büyüklerinden Ebu Sehl Kuhi’dir. (1014 senesinde vefat etmiştir.) Basınç ve ağırlık merkezlerinin hesaplanmasında geometrik metodları kullandı. Ebu Sehl’in bu konudaki çalışmaları, ondan asırlar sonra 19. yüzyılda A.F. Mabius tarafından ele alınmıştır.

Günümüzde özellikle Batı bilim dünyasında ve onların tesiri altında kalan Doğulularda yaygın olan kanaate göre ünlü yerçekim kanunu, İngiliz bilim adamı Newton tarafından keşfedilmiştir. Halbuki, bu mevzuda ilk defa fikir ortaya atıp, incelemelerde bulunan İslam alimi Biruni’dir (973-1049). Bu hususu bilim tarihçisi Karl Boyer de, History of Mathematics adlı eserinde açıkça itiraf etmektedir.

Yine İslam alimlerinden Hazini (1118-1155), Biruni’nin yerçekimi konusundaki araştırmalarını geliştirerek, çekim kuvvetinin dünyanın merkezine olan uzaklıkla değiştiğini buldu. Böylece bir cismin, dünyanın merkezine olan uzaklığı değiştiğinde ağırlığının da değişeceğini ifade etti. Hatta Mizan-ül Hikme isimli eserinde, düşmekte olan cismin hızı, aldığı yol ve geçen zaman arasındaki münasebet üzerinde de geniş inceleme ve araştırmalarda bulundu. Bütün bunlar, İslam alimlerinin, asırlar önce, değerli birer ilim hazinesi olan pek çok eser ortaya koyduklarını göstermektedir.

Aft ne demek? Aft nedir?

Alm. Aphtein (f. pl.), Fr. Aphte (m.), İng. Aphtha; Aphtousfever. Bir çoğunun asıl sebebi bilinmeyen, ancak bir virüsten dolayı ortaya çıktığı veya bağışıklık sisteminin bozukluğuyla ilgili olduğu sanılan, ağızda, dudaklarda ve dil sathında küçük ülserler (doku harabiyetleri) ile seyreden bir hastalık. Ekseriya sindirim bozuklukları ile birlikte bulunur. Çok ağrılıdır. Gülmeyi, konuşmayı, çiğnemeyi güçleştirir. Tedaviye rağmen 1-2 hafta sürer. Bazan biri iyileşirken biri yeniden çıkar. B ve C vitaminleri verilmesi faydalı olabilir; çünkü aftların çıkmasının vücut mukavemetinin düşük olmasıyla ilgisi vardır. Bu vitaminler özellikle C vitamini mukavemeti arttırır. Antibiyotikler fayda sağlamaz. Ancak, yeni bir hastalığın bunun üzerine eklenmesini önlerler. Gamaglobülin enjeksiyonu yapılırsa, belirtiler kısa sürede silinir. Çiğneme sırasındaki ağrıyı azaltmak için yemek öncesi düzeysel olarak ağrı kesici solüsyonlar sürülüp, 15-20 dakika ağrının duyulması önlenebilir. Tekrarlayan veya uzun süren aftlarda, ağızın karbonatlı ve tuzlu (veya şaplı) suyla çalkalanması, keza yaraların üzerine gliserin sürülmesi de iyileşmeyi hızlandırır. Özel (ağız için hazırlanmış) pomadlar vardır, kullanılması faydalıdır. Barsak solucanı tedavisinde kullanılan Leva misole(Ketrax) haplarından haftada iki gün arka arkaya bir defada üç tane münavebeyle haftalarca kullanılmasının iyi sonuç verdiği bildirilmektedir(Misale Pazartesi sabah 1 defada 3 tane, Salı sabah tekrar edip diğer 5 gün ara verilerek devam edilir.

Afşin Elbistan termik santrali nedir?

Kahramanmaraş ilinin Afşin ve Elbistan ilçeleri arasında kurulmuş olan Türkiye’nin en büyük termik elektrik santralı. TKİ ve MTA’nın ortak çalışmalarıyla Afşin-Elbistan linyit havzasında düşük kalorili bol miktarda linyit rezervi olduğu tasbit edildi. Bu linyitlerden faydalanarak bir termik santral kurulmasına karar verildi. 5000 MW’lik bir santralın kurulmasıyla bölgedeki linyitlerin altmış yılda tüketilebileceği hesaplanarak hazırlanan proje 1968 yılı yatırım proğramına alındı. 1973 senesinde santralın yapımına başlandı. Herbiri 344 MW gücünde dört ünite olarak planlanan santralın ilk ünitesi Temmuz 1984’te üretime başladı. Kömürün santrala ulaştırılması için bir nakil hattı kuruldu. Tam kapasiteyle üretime başladığında Türkiye toplam enerji üretiminin % 20’sini karşılayacak olan santralın diğer üç ünitesinin kademeli olarak 1992, 1993 ve 1994 senelerinde hizmete gireceği planlanmıştır. Tam üretime geçtiğinde havzadan 20 milyon ton linyit çıkartılarak 18,6 milyon tonu santralda kullanılacak, kalanı ise bölge halkının yakacak ihtiyacını karşılayacaktır.

Aerosol ne demek? Aerosol nedir?

Alm. Aerosol, Fr. Aérosol, İng. Aerosol. Gaz içerisinde disperse olmuş (dağılmış) ve gazla sarılmış 10 mikrondan daha küçük çaplı sıvı veya katı parçacıklardan oluşan çok fazlı sistem.

Son yıllarda aerosoller köpük veya jel şeklinde hazırlanmaktadır. Aerosoller; itici gaz, çözücü ve aerosol kabından oluşur. Aerosol kabı sprey kabı olarak da bilinir. İçindeki sıvıyı bir sis veya köpük halinde saçmak üzere düşünülmüş ve genellikle madeni bir kutu veya plastik bir şişe biçimindedir. Eskiden böcek ilaçlarını püskürtmek maksadıyla geliştirilen aerosol kabı, günümüzde çok çeşitli ürünler için kullanılmaktadır. İtici gaz basınç altında tutulan sıvılaştırılmış gaz veya gazlar karışımıdır. Bu gazların kaynama noktası normal ısının altındadır. Bu sebeple itici gaz karışımı atmosfer ile temasa gelir gelmez sür’atla buharlaşır. Etken madde de saç veya cilt üzerinde kalır. Köpük ve toz aerosoller için de prensip aynıdır. İtici gaz olarak kullanılan maddelerin inert, kokusuz ve renksiz olmasına, toksik ve yanıcı olmamasına dikkat edilir. Bu amaçla fluorokarbonlardan trikloromonofluorometan, diklorodifluorometan çok kullanılmakla birlikte, son yıllarda ozon tabakasına verdiği zararlar sebebiyle terk edilip yerlerine propan, izobütan, n-bütan gibi gazlar veya karışımları kullanılmaktadır.

Aerosollerin başlıcaları oda deodoranları, bakterisit ve insektisitler, saç lakları ve traş kremleridir.

Aerodinamik ne demek? Aerodinamik nedir? Aerodinamik özellikleri neler?

Alm. Aerodynamik (f.), Fr. Aérodynamique (f.), İng. Aerodynamics. Gazların hareketlerini ve gazlar içerisinde hareket eden cisimlere etkilerini, hareket eden cisimlerin şekillerini inceleyen bilim dalı. Aerodinamik, mekaniğin bir koludur.

Herhangi bir cisim hava içerisinde hareket ettirildiğinde hareketine tesir eden değişik kuvvetler ortaya çıkar. İşte bu kuvvetlere “Aerodinamik kuvvet” ve planladığımız şekilde hareketini hava içerisinde devam ettirebilen cismin şekline de “Aerodinamik şekil” adı verilir. Hava içinde hareket eden cisimlere, havanın gösterdiği direnç kanunlarına varmak için iki yol vardır: Birinci yol; model cisimler hava içerisinde hareket ettirilir. İkinci yol; durmakta olan model cisimler üzerine hava yollanır. Birçok kolaylıkları olması bakımından laboratuvarlarda ve teknikte daha çok ikinci yol tercih edilir.

Aerodinamik, daha çok deneye bağlı bir ilimdir. Aerodinamik kuralları iki şekilde bulunur. Hesap ve teorilerle iddia edilenler, tecrübelerle hesaplanır veya tecrübelerle elde edilen ölçmeler ve sonuçlar üzerine yeni teoriler bina edilir.

Tecrübi aerodinamiğin en önemli deney aracı “rüzgar tüneli”dir. Denenecek uçak, roket, otomobil, hatta köprü ve bina modelleri önce rüzgar tünelinde denenir. Model, rüzgar tünelinde, deneme hızına göre şiddeti ayarlanan bir hava akımına tutulur. Modelin akım içerisindeki davranışı gözlenerek gerekli düzeltmeler yapılır ve modele aerodinamik bir biçim verilmeye çalışılır. Günümüzde, ses hızının üzerindeki akım hızlarında dahi çalışabilen rüzgar tünelleri inşa edilmiştir.

Aerodinamik denilince akla hemen havacılık ve uzay çalışmaları gelmektedir. Halbuki günümüzde aerodinamik, tahmin edemiyeceğiniz kadar geniş bir sahada kullanılmaktadır. Bunların başlıcaları, otomobil sanayii ve inşaat mühendisliği alanındadır. Yeni geliştirilen bir otomobil modelinin, ekonomiklik şartını sağlayabilmesi az yakıt sarfiyatıyla mümkündür. Bunun için model, rüzgar tünelinde denenerek hava akımına en az direnç gösterecek aerodinamik bir şekil bulunmaya çalışılır. Büyük asma köprüler ve yüksek gökdelenler inşa edilmezden önce, çevrelerindeki hava akımlarının dinamik etkileri model üzerinde incelenir. Ayrıca hava kirliliği meselesinde hava akımlarının rolü anlaşılmış olduğundan, şehir planları gelecekteki hava kirlenmesine karşı aerodinamik kurallarına göre yapılmaktadır.

Aerodinamik bilimi, kullanılış sahalarına ve akım hızlarına göre bölümlere ayrılabilir:

İç ve dış aerodinamik: Hacim itibariyle cismin dış hacminin akıma maruz kaldığı durumları inceleyen kola “dış aerodinamik” denir. Uçaklar, füzeler, mermiler, otomobil ve binalar bu kolun inceleme sahasındadır.

Yine hacim olarak hava akımının cismin içinden geçtiği ve iç hacmin söz konusu olduğu durumları inceleyen kola ise, “iç aerodinamik” denir. Kompresörler, havalandırma sistemleri, uçak motorları, bacalar, yanma odaları ve silah namluları gibi pek çok sahada uygulanmaktadır.

Namlu ve mermiler ile iç ve dış aerodinamik olarak adlandırılabilen ve ayrıca balistik olarak adlandırılan bilim dalında atalarımız öncülük yapmış ve bu bilimin temellerini atmışlardır. Çok uzaklara atılan ağır gülleler ve bunları atan toplar hala müzelerimizde hayranlık uyandırmaya devam etmektedir.

Akım hızlarına göre aerodinamik: Havaya göre hareket halinde olan cismin etrafındaki bu izafi hava akımının, ses hızının altında ve üstünde olmasına göre, aerodinamik değişik kısımlara ayrılmıştır. Ses hızının altındaki akımlara “Subsonik akımlar”, ses hızı civarındaki akımlara “Transonik akımlar” denilmekte ve ses üstü akımlar da “Süpersonik” ve “Hipersonik” akımlar olarak iki kısımda incelenmektedir.

Bu arada “şok dalgası”ndan da bahsetmek gerekir. Suya atılan bir taşın meydana getirdiği dalgalar genişleyen halkalar şeklinde yayıldığı gibi, ses dalgaları da hava içinde, merkezi ses kaynağı olan ve yarıçapı ses hızına eşit bir hızla büyüyen küresel yüzeyler boyunca yayılır. Hava içerisinde hareket eden bir uçağın hızı ses hızına yaklaştıkça yayılma hızı sabit olan ses dalgaları üst üste binmeye başlar ve tek bir dalga yüzeyinde birleşirler. “Sıkışma dalgası” yahut “Şok dalgası” denilen bu dalga, uçağın uçuş yoluna yakın bölgelerde ciddi hasarlara yol açacak kadar yüksek enerjiye sahib olur. Bundan dolayı süpersonik uçuşlar köy, kasaba gibi meskun bölgeler üzerinden, ancak yüksek irtifalardan geçmek şartı ile yapılabilir. Sesten hızlı uçuş ile meydana gelen şok dalgası, yer yüzeyinde bir patlama sesi olarak duyulur. Uçak, ses hızının çok üstünde uçuyorsa, bu ses bize ulaştığında uçak sesin geldiği yerden çok daha uzak, daha ileride bir yerde olacaktır.

Levha üzerindeki akım: Bir yüzey üzerindeki hava akımı, bir alçak basınç bölgesi meydana gelmesine sebeb olur. Akımın hızının artışı ile, alçak basınç bölgesindeki basınç düşüşü doğru orantılıdır. İşte uçağı havada tutan, kanatlar üzerindeki bu alçak basınç bölgesidir.

Aerodinamik profil: Hava akımının yüzey üzerinde bir alçak basınç alanı hasıl edeceği belirtilmişti. Eğer bu alan, cismin üst yüzeyinde daha şiddetli ise, alt yüzeydeki basınç üsttekine galip gelerek cismin yükselmesini sağlar. Biz aynı hava kütlesini üst yüzde daha uzun bir yoldan, alt yüzde de kısa bir yoldan geçirirsek üst yüzde havanın izafi hızı daha fazla olacak ve basınç düşüşü de daha fazla olacaktır. Bu maksada, levhanın üst yüzünü bombeli yaparak ulaşabiliriz.

Aerodinamik profilin sahib olduğu kaldırma kuvvetini arttıran değişik açıklamalar mevcuttur. Bunlardan birisi profil ile akım arasındaki “hücum açısı” denilen açıdır. Kaldırma kuvveti bu açının kritik bir değerine kadar açı ile birlikte artar. Kanat sathının genişletilmesi de kaldırmayı arttırıcı tesir yapar. Bunun için “flap ve slat” adı verilen kanat yüzeyleri geliştirilmiştir. Bunlar kanat üzerindeki hareketli parçalardır.

Fizik, astronomi ve matematik ilimlerinde büyük araştırma ve keşifler yapmış olan İslam alimi Hazini (1118-1155) “Akışkanlar mekaniği” ilminin kurucularındandır. Biruni’nin (973-1049) kullandığı altı geniş, üstü dar konik bir kap biçimindeki alet ile, cisimlerin akışkanlar içindeki hareketini ve akışkanların sürükleme kuvvetlerini inceledi. Böylece mekaniğin bir kolu olan “Aerodinamik” biliminin gelişmesine de öncülük etti.