Sosyal Medya nedir?

Günümüzde, sosyal medya veya yeni medya olarak adlandırılan eskisine göre oldukça farklı iletişim ortamları her geçen gün daha da artmakta ve kullanıcı sayıları tahmin edilemez düzeyde artış göstermektedir. Yeni medya kavramı 1970‘lerde, bilgi ve iletişim tabanlı araştırmalarda, sosyal, ekonomik ve kültürel çalışmalar yapan araştırmacılar tarafından ortaya atılmış bir kavramken; 90’larda müthiş bir ivme kazanan bilgisayar ve internet teknolojisi ile birlikte genişlemiş ve çok farklı boyutlara ulaşmıştır.

Peki, “Sosyal medya nedir ?” diye kendimize soracak olursak. Sosyal medya; internet teknolojilerini kullanarak iletişim kurmayı, bilgi paylaşmayı ve içerik üretmeyi sağlayan bir platformdur. Sosyal Medya, bireylerin internette yazdıkları yazılardan, videolardan fotoğraflardan ve diğer materyallerden oluşur. Kısacası sosyal medya; içeriğini kullanıcıların oluşturduğu bir platformdur.

Sosyal medya, adında medya olmasına rağmen geleneksel medyadan farklılık göstermektedir. Özgünlüğünü yaratan en önemli farklılığı, herhangi bir bireyin sosyal medyanın içeriğini yaratabilmesi, yorumda bulunabilmesi ve katkı sağlayabilmesidir. Sosyal medya metin, ses, video, resim paylaşımına olanak sağlamakta, bu özelliği ile de kullanıcılara geniş bir kullanım olanağı sunmaktadır. Artık bireyler sadece izleyici veya okuyucu değil doğrudan bilgi yayan aktörlere dönüşmüşlerdir. Sosyal medya araçlarını kullanarak insanlar, düşüncelerini, fikirlerini, deneyimlerini dünya çapında paylaşma imkânı bulmaktadırla.

Sosyal medya bu özelliklerini aşağıda kısaca tanımlayacak olursak Katılımcılar: Sosyal medya katılımcıları cesaretlendirmekte ve ilgili olan her bir kullanıcıdan geri bildirim alabilmektedir. Açıklık: En çok sosyal medya servisleri geribildirime ve katılımcılara açıktır. Bu servisler oylama, yorum ve bilgi paylaşımı gibi konularda cesaret aşılarlar. Bu servislerde çok nadir ulaşıma yönelik engeller koyarlar. Konuşma: Geleneksel medya yayına ilişkin iken (içerik aktarımı ya da dinleyiciye bilgi ulaşımı), sosyal medya iki yönlü konuşmaya olanak tanıması bakımından daha geniş imkanlara sahiptir. Toplum: Sosyal medya topluluklara çabuk ve etkili bir oluşum için izin vermekte; Topluluklar da böylece sevdikleri fotoğraf, politik değerler, favori TV şovları gibi ilgili oldukları şeyleri paylaşabilmektedirler. Bağlantılılık: Sosyal medyanın çoğu türü, bağlantılı işler gerçekleştirir; diğer siteler, araştırmalar ve insanların ilgili oldukları herhangi bir konuda link verilmesine olanak tanımaktadır. Sosyal medyanın bu özellikler çerçevesinde geleneksel medyadan farkı ise şöyle sıralanmaktadır.

Erişim: Hem geleneksel medya hem de sosyal medya teknolojileri herkesin genel bir kitleye erişebilmesine olanak tanır. Erişilebilirlik: Geleneksel medya için üretim yapmak genellikle özel şirketlerin ve hükümetlerin sahipliğindedir; sosyal medya araçları genel olarak herkes tarafından az veya hiç maliyetle kullanılabilir. Kullanılırlık: Geleneksel medya üretimi çoğunlukla uzmanlaşılmış yetenekler ve eğitim gerektirmektedir. Çoğu sosyal medya için bu geçerli değildir veya bazı durumlarda yetenekler tamamen değişmiş ve yenidir, yani herkes üretimde bulunabilir. Yenilik: Geleneksel medya iletişimlerinde meydana gelen zaman farkı (günler, haftalar, hatta aylar) anında etki ve tepkisi olan sosyal medya ile kıyaslandığında uzun olabilmektedir (Tepkilerin zaman aralığına katılımcılar karar verir). Geleneksel medya da sosyal medya uygulamalarına adapte olmaktadır, dolayısıyla yakın zamanda bu farklılık ortadan kalkacaktır. Kalıcılık: Geleneksel medya yaratıldıktan sonra değiştirilemez (bir dergi makalesi basıldıktan ve dağıtıldıktan sonra aynı makale üzerinde değişiklik yapılamaz), oysa sosyal medya yorumlar veya yeniden düzenlemeyle anında değiştirilebilir. Özgürlük: Geleneksel medya ile sosyal medya arasındaki belki en önemli fark özgürlüktür. Geleneksel medya hükümetlerin ve reklam verenlerin baskısı altındadır ve özgürce yayın yapamaz. Sosyal medya ise kolay erişilebilir, herkes tarafından eşit düzeyde müdahale edilebilir, global bir platform olduğundan çok daha özgürdür. Yukarıda Sosyal Medya’nın ne olduğunu Geleneksel Medya’dan farklarını kısaca açıklaya çalıştık. Peki, bu kadar farklı ve özellikleri olan sosyal medya’nın Dünya’da ve Türkiye’de Güncel (2014) istatistikleri neler söylüyor, birlikte bir bakalım…  Dünya üzerinde 2.5 milyar insan internet kullanıyor. Bu kullanıcıların 1.8 milyarının sosyal medya ağlarında hesabı var.  Sosyal medya aktif kullanıcı sayıları her geçen yıl artıyor. Facebook, 1,184 milyarlık güncel aktif kullanıcı sayısı ile sosyal ağlar arasındaki liderliğini koruyor.

Peki, Türkiye’de internet ve sosyal medya kullanıcı sayıları hangi boyutta? Türkiye’de internet kullanım oranı, tüm nüfusa oranla %45.

Türkiye’de 35 milyonun üzerinde internet kullanıcısı, 36 milyon aktif Facebook hesabı var. (Sahte hesaplar dahil)

Günde ortalama 4.9 saatimizi kişisel bilgisayarlar üzerinden, 1.9 saatimizi mobil cihazlar aracılığıyla internette harcıyoruz.

Günde ortalama 2 saat 32 dakikamızı sosyal medyada geçiriyoruz.  Türkiye’de en çok kullanılan sosyal medya platformu olan Facebook’u (%93), sırayla Twitter (%72), Google+ (%70) ve LinkedIn (%33) takip ediyor.

İnternet ve sosyal medya kullanım istatistiklerine genel olarak bakıldığında, Ocak 2014 verileri mobil internet erişimindeki büyük artış gözlemlendiğini söyleyebiliriz. Yukarıdaki istatistiklerle birlikte; Günümüzde özellikle 12-17 yaşları arasındaki kuşağın %93’üçünün online mecra ile ilişkide olduğu hatta %63’ünün her gün online olduğu da göz önünde bulundurulduğunda, Sosyal medyanın ne denli bir gücü elinde bulundurduğu tartışılamaz. Sonuç olarak, Sosyal medya her geçen gün büyümekte ve daha fazla kitlelere hitap etmektedir. Bireysel olarak sosyal medyada geçirdiğimiz vakit her geçen gün artmaktadır. Türkiye’de sosyal Medya’nın bu gelişimini (istatistikleri) doğru okuyan markalar dijital pazarlama uygulamalarına hiç vakit kaybetmeden geçmiş/ geçmektedir ve en önemlisi sosyal medya’yı çok yakından takip etmektedirler.

Tarık Semiz ve Buket Bora

Bitcoin nedir?

Bitcoin, 2008 yılında Satoshi Nakamoto tarafından deneysel olarak başlatılmış, herhangi bir merkez bankası,resmi kuruluş, vb. ile ilişiği olmayan, ancak ülkelerin para birimleriyle alınıp satılabilen, herhangi bir üçüncüparti hizmetine, aracı kurumuna gerek kalmadan transferi yapılabilen bir tür dijital para birimidir. Küresel piyasalarda, Dolar ve Euro’ya alternatif olarak tanıtılan Bitcoin’in sembolü ฿, kısaltma ise BTC’dir.

2008 yılında Satoshi Nakamoto mahlasını kullanan bu kişinin kapalı bir mail grubuna, bankacılık sistemininsıkıntıları olduğunu ve bu sıkıntıların sunduğu önerilerle nasıl çözülebileceğini belirttiği 8 sayfalık birwhitepaper (bir sorununçözümüne yönelik teknik analizlerin yer aldığı bir iş planı) yollamıştır. Satoshi,yollamış olduğu mailde bizlere internet üzerinden yapılan gönderilerde komisyon oranlarını kaldırabileceğiniya da minimize edebileceğini belirtmiştir. Ayrıca zaman kısıtı olmadan dünyanın herhangi bir yerindeistediğimiz bir kişiye gönderim yapılabileceğini ve hatta bu gönderim sırasında bir aracı kullanmak zorundaolmadığımızı, diğer bir deyişle gönderim esnasında bankaları devre dışı bırakabileceğimizi ifade etmiştir.Bu çerçevede mevcut öneriler tartışıldı ve eksik yanları giderildi. Üzerine yeni öneriler getirildi. Bunların sonucu olarak günümüzde çok popüler olan ilk kripto para birimi Bitcoin bu şekilde başlamış oldu.

Bitcoin’in itibari paradan, mali sistem ve işlem yapma açısından farkları şunlardır;
1. Bitcoin ağı, merkezi değildir, herhangi bir aracı, yönetici, denetletiyici yoktur, uçtan uca birbirine bağlı, gönüllü katılım sağlayan bilgisayarlardan oluşmaktadır. Bağlı tüm bilgisayarlar, açık kaynak kodlu, aynı programı çalıştırır, hepsi tüm işlemleri görür, hepsi tüm işlem geçmişini isterse tutabilir, istedikleri an diğer uçlardan işlem geçmişlerini alabilir.

2. Dijital itibari paraların işlemlerinde, güvenilen bir aracıya ihtiyaç duyulurken, Bitcoin’de aracıya ve güvene ihtiyaç yoktur. Aracılık sisteminin maliyetleri yüksektir ve güvenlik açıklarına gebedir.

3. Bitcoin borç değil, değer taşıyıcıdır. Banka hesaplarındaki paralar, bir tür borç senedidir. Bir hesap, bir bankanın müşterisine olan borcunu temsil eder. Bitcoin bir borcu temsil etmez. Banka ve hükümetlerin, banka hesapları üzerindeki kontrol güçleri, Bitcoin’de yoktur. Hiçbir güç Bitcoin’in kullanılmasını engelleyemez, yapılan işlemi geri alamaz.

4. Devletler para arzıyla ve kısıtlamasıyla bankadaki paranın değerini etkileyecek (enflasyon ve deflasyon) mali kararlar alabilirler. Oysa Bitcoin arzı üzerinde banka ve devletlerin etkisi yoktur. Sisteme dışardan para arzı yapılamaz, dolayısıyla enflasyon oluşmaz. Para arzı, başarılı blok oluşturan madencilere verilen ödüller şeklindedir.

5. İşlemler anonimdir, takma adlarla yapılır. İşlemlerin gerçek kişilerle, kuruluşlarla, banka hesaplarıyla bağlantısı yoktur. İşlemler Bitcoin adresleri arasında gerçekleşir. Bitcoin adresleri dijital rumuzlardır. Tüm bunlara rağmen, %100 anonimlik mümkün değildir.

6. İşlemler şeffaftır, hızlı ve küreseldir. 2009 yılındaki ilk Bitcoin arzından bu yana, tüm işlemler, isteyen herkes tarafından görülebilir. Yapılan işlemler, neredeyse anında tüm dünyadaki bitcoin ağına dağıtılır, makul süre içerisinde de onaylanır.

7. İtibari fiziksel parada işlemlerin hafızası yoktur. Bitcoin işlem hafızası ise küresel hesap defteri olan BlokZincir veritabanlarında tutulur. Bitcoin kullanacak birisinin, Bitcoin sahibi olup olmadığı, daha önceki kayıtlarına bakılarak karar verilir.

8. İşlemler geri alınamaz. Hiçbir otorite, devlet, kişi, bilgisayar programcısı, hatta sistemi tasarlayanlar dahil, madencinin biri tarafından onaylanıp, diğerlerince de kabul edilmiş ve Blok-Zincir’e yazılmış, bir işlemi değiştiremez, geri alamaz.

9. İzin gerektirmez. İşlem yapmak için hiçbir kimseden veya kuruluştan izin alınması gerekmez, hiç kimse işlem yapılmasına engel olamaz.

10. Sistem güvenlidir. Güvenlik matematiksel olarak güvenilirliği ispatlanmış, kriptografik dijital imzalama metotları kullanılarak gerçekleştirilir. Kötü niyetli kişilerin veriler üzerinde manüpülasyon yapması,gizli/açık anahtar şifreleme yöntemi kullanılması sebebiyle, mümkün değildir.

Kudret Şevket Sayın ve Ebru Mercan

Facebook nedir?

Sosyal iletişim/paylaşım websiteleri, üyelerinin birbirleri ile çevrim dışı ya da çevrimiçi profil oluşturarak ad, soyad, fotoğraf, ülke, cinsel tercih ve mesleki bilgiler ile hobi, favori kitap, sinema, televizyon programı vb. kişisel ilgileri kullanarak iletişim kurmalarını sağlayan bir online iletişim hizmeti kategorisidir.

Sosyal paylaşım siteleri bireylerin kendilerini ifade etmelerine, sosyal ağları kullanmalarına ve bu sanal alanlarda ilişkilerini sürdürmelerine olanak sağlamaktadır. Bu sitelerden en bilenenleri arasında genel olarak çalışma yaşamına yönelik LinkedIn.com, romantik ilişki kurma amacı taşıyan MySpace.com ya da çoğunlukla üniversite öğrencilerinin üye olduğu Facebook.com yer almaktadır.

Harvard Üniversitesi öğrencisi Mark Zuckerberg, Andrew McCollum ve Eduardo Saver’in da yardımıyla Şubat 2004’te “The Facebook” kurulmuştur. Zuckerberg tarafından yatılı öğrenci evlerinde kalan bireylerle iletişim kurabilme amacı ile oluşturulan “The Facebook”unismi 2005 Ağustos’ta “Facebook.com” olarak değiştirilmiştir. Facebook ismi, Amerikan üniversitelerinde öğretim üyesi ve öğrencilerin birbirlerini tanımak için isimlerinin yer aldığı “paper facebook” uygulamasından alınmıştır. Sadece Harvard Üniversitesi kampüsünde kullanılan facebook, 2004 yılında okul sınırlarını zamanla aşarak aynı yıl içinde Harvard Üniversitesi’nin yanı sıra Boston Üniversitesi ve Boston College öğrencileri arasında kullanılmaya başlanmış; 2005 yılının sonlarına doğru İngiltere ve Kanada’daki üniversite öğrencileri arasında kullanımı yaygınlaşmıştır.

Daha sonra Amerika, Kanada, Meksika, İngiltere, Avustralya, Yeni Zelanda ve İrlanda’daki 25.000’den fazla üniversite öğrencisi arasında popüler olmuştur. Microsoft, Amazon ve PepsiCo gibi ticari şirketler başta olmak üzere 4000’den fazla organizasyon 2006 yılında facebookun tanınmasına katkıda bulunmuştur. Aynı yıl içinde facebook aracılığı ile bir yandan üniversite ağı genişlerken, diğer yandan da kullanıcılarının özellikle lise arkadaşlarını da arkadaş listelerine ekleyerek üye olmaları sağlanmıştır. Eylül 2006’da Facebook, e-posta adresi olan tüm internet kullanıcılarını üyeliğe kabul etmeye başlamıştır. Bugün facebook, dünyanın en yaygın sosyal paylaşım sitesi devi olarak 67 milyon aktif kullanıcıya ulaşmıştır. Genellikle çevrimiçi sosyal paylaşım sitesi olan ve temelde üniversite öğrencilerinin kullanması için oluşturulan facebook; son zamanlarda öğretim üyeleri ve öğrenciler, akademik kurum ve kuruluşlar başta olmak üzere her kesimden bireyin üyesi olduğu geniş bir katılıma ulaşmıştır.

Facebook’un da diğer sosyal paylaşım sitelerinde olduğu gibi kişisel bilgilerin ve arkadaş listelerininyer aldığı kişisel profil sayfası bulunmaktadır. Kullanıcılar başkalarına mesaj gönderebilmekte, kenditercihlerine bağlı olarak sosyal gruplara katılabilmekte, fotoğraf paylaşabilmekte,kişisel websitelerini ekleyebilmekte, kendi sayfalarında toplumsal mesajlar verebilmektedirler. Ayrıca facebook kullanıcıları, başka kullanıcıların arkadaşlarını kendi listelerine ekleyebilmektedirler. Bu “arkadaşlık” süreci facebook kullanıcısının başka bir kullanıcıyı kendi arkadaş listesinde bulunması için davet etmesi ve karşı tarafın da bu daveti kabul etmesi ile başlamaktadır. Böylece oluşturulan arkadaş listesinde; daveti kabul eden bireyin resim ya da ilgili linki üzerine tıklanarak karşılıklı iletişimin kurulması sağlanmaktadır.

Facebook’un 2009 Haziran ayı istatistiklerinegöre dünyada 202.727.740 milyondan fazla üyesi bulunurken, her gün facebook’a 120 milyon giriş yapılarak en az bir kez ziyaret edilmektedir. Kullanıcıların 2/3’sinden fazlası üniversite dışındaki bireylerden oluşmakta ve en hızlı büyüyen grubu 35 yaş ve üstündeki bireyler oluşturmaktadır. Facebook’ta bir kullanıcı, site içinde ortalama 120 arkadaşa sahiptir ve dünya genelinde toplam 5 milyar dakikadan fazla zaman geçirilmektedir. Anlık 30 milyondan fazla kullanıcı; sayfasını her gün en az bir kere güncellemekte ve 8 milyondan fazla kullanıcı her gün bir “Pages / Sayfa”ya internet literatürü ile ifade edilecek olursa “fan” olmaktadır. Ayrıca her ay 1 milyardan fazla fotoğraf; 10 milyondan fazla video yüklenmekte, 2.5 milyondan fazla etkinlik açılmaktadır. Her hafta 1 milyardan fazla link, not, fotoğraf gibi içerik paylaşılmakta, 45 milyondan fazla aktif kullanıcı grubu bulunmaktadır. 50’den fazla dil kullanımına imkân verilirken, 40 yeni dilin kullanımı için de çalışmalar sürdürülmektedir. Kullanıcıların %70’ini Amerika kıtasının dışından bireyler oluşturmaktadır. 180 ülkeden 1 milyondan fazla girişimci facebook ortamında yer almaktadır. Her ay facebook kullanıcılarının %70’inden fazlası platform uygulamalarını kullanırken, 350 binden fazla aktif uygulama bulunmaktadır. 200’den fazla uygulamanın 1 milyondan fazla aylık aktif kullanıcısı bulunmaktadır. 15 binden fazla web sitesi, araç ya da uygulama Facebook Connect ile Aralık 2008’den itibaren çalışmaya başlamıştır. 30 milyondan fazla aktif kullanıcı facebooka mobil cihazlarından ulaşmaktadır. Facebooku mobil olarak kullananlar, kullanmayanlara göre %50 daha fazla aktif durumdadırlar. 50 ülkede, 150’den fazla mobil operatörle çalışılmakta ve Facebook mobil ürünlerinin tanıtımı yapılmaktadır.

Türkiye ise 2009 Haziran ayı itibariyle dünya genelinde kullanıcı sayısı en hızlı artan ülkelerden birisi olarak yaklaşık 10.119.280 milyon kişiye ulaşmıştır. Bireyler tarafından facebook; çevrimiçi olarak kendi ağlarına ekledikleri arkadaş, akraba vb. bireyler ile ya da yeni birileri ile tanışma amacına yönelik olarak kullanılmaktadır. Çevrimiçi profil, bireylerin birbirlerinin sayfalarına yorumlar (tag) eklemelerini ve birbirlerinin profilini gören arkadaşların bir araya gelmelerini sağlamaktadır. Aynı zamanda bu profil ile Facebooka bireylerin üye olmaları; genel olarak ortak ilgilere ve aynı sınıfta olmalarına, birbirlerinin hobilerini öğrenmelerine,müzik zevklerini paylaşmalarına, romantik ilişki kurmalarına dayanmaktadır.Facebooku diğer sosyal paylaşım sitelerinden ayıran özelliği uygulama (application) eklentisidir. Facebook üzerinde gerek sitenin kendisinin gerekse kullanıcıların oluşturduğu 7000’den fazla uygulama bulunmaktadır. Bireyler arasında ilişki ve etkileşim kurulmasını sağlayan bu uygulamalar genellikle arkadaşlarla fotoğraf ve resimlerin paylaşılmasını sağlayan sosyal iletişimin bir parçası olmaya hizmet etmektedir. Böylece kullanıcılarının tekrar tekrar siteye girmeleri ve uzunca bir süre bilgisayarlarının başında kalmaları sağlanmaktadır.

Şengül Hablemitoğlu ve Filiz Yıldırım

Haul Video ve Youtube Makeup nedir?

Türkiye’de güzellik- moda temalı kanallar olarak can bulmuş olan ‘’Haul Video’’ kavra-mı dünyada, çektikleri videoların içerikleri güzellik, moda, alışveriş, günlük işler, event, makyaj, izleyicilerin ‘’Haulgirls’’ (Youtube Moda İkonları) hakkında merak ettiklerini cevaplayan videolar, bakım ipuçları, haftanın-ayın-yılın ürünleri veya yükselenleri-tavsiyeleri ya da düşenleri, kişisel ev turları- oda turları, en sevdiğim ürünler- en nefret ettiğim ürünler-bekleneni veremeyenler, çantamda ne var gibi temalardan oluşan ve genç kızların gözlerinde ‘’ikon’’ olarak konumlanan, neredeyse tamamı kadınlardan oluşan bir izleyici kesimine hitap eden bireyleri tanımlamaktadır.

Evinin herhangi bir köşesinde yere oturarak ya da masanın başında tüm bu temalar hak-kında videolara çeken ‘’Haul Girls’’ (Youtube Moda İkonları), sebepleriyle birlikte izleyiciye sanki arkadaşıymış gibi tavsiyeler vermekte belki de postmodern dünyanın yalnız insanlarına arkadaş olmaktadır. ‘’Siz de deneyip videonun altına görüşlerinizi yazabilirsiniz’’, ‘’Sormak istediklerinizi sorabilirsiniz’’ ya da ‘’Benim hakkımdaki düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz’’ gibi sorularla da onları da bu iletişime dâhil etmekte iletişimi interaktif hale getirmekte ve adeta bir sanal dert ortağı, ar-kadaş, kanaat önderi konumuna oturmaktadır. Yine Google’ın yaptığı bir araştırmaya göre ‘’Haul Video’’ izleyen her 10 kişiden 4’ü sözü edilen ürünlerin satıldığı mağazaları ya fiilen ya da online olarak ziyaret etmiştir (tubularinsights.com,Erişim Tarihi:01.03.2018). Öte yandan diğer önemli bir tespit ise Youtuber’ın kişisel özellikleri ile videolarının çekim kalitesinin yüksekliğinin videonun izlenebilme oranını arttırdığı yönündedir.

Youtuber nedir?

Youtube ‘da bir kanal sahibi olup, özgün içerik üreten herkesi tanımlamak için kullanılan Youtuber kavramı Türkiye’de yeni ve popüler bir terim olmasına karşın yurtdışında görece daha eski bir geçmişe sahiptir. Andy Warhol’un ‘’Herkes bir gün on beş dakikalığına ünlü olacaktır.’’ sözünün haklılığını ortaya koyarcasına bugün insanlar açtıkları kanallarda şarkı söyleyerek, makyaj yaparak, başından geçenleri anlatarak, oyun oynayarak, gezdikleri yerleri göstererek, çocuklarıyla geçen an-larını paylaşarak esasen bir kamera karşısında ötekilere ‘’kendini yayınlamak’’tadır. İzlendikçe artan gelir modeliyle Google aracılığıyla geliştirilen kar paylaşım modeli de sıradan insanı kolay para kazanma yolunda güdülerken Youtube daha da popüler hale gelmektedir.

Bir de üstüne hiçbir eğitim almadan ve fazla çaba sarf etmeden ünlü olma fırsatının da sunulması, öteki tarafından fark edilme güdüsünü harekete geçirmekte ve neredeyse bugün artık her aileden bir ‘’Youtuber’’ çıkma durumu söz konusu olmaktadır. Üstelik tüm bunları gerçekleştirmek için özgün içerik üretmenin dışında yaş, meslek ve benzeri gibi hiçbir sınırlama da bulunmamaktadır. Konuşma şekilleri, kendilerini ifade etme tarzları, samimiyetleri, çektikleri videoların te-masına olan hâkimiyetleri ve izleyicileriyle aralarında kurmuş oldukları bağ Youtuber’ların özellikleri olarak tanımlanmaktadır. Tüm bunların dışında eğitim, spor, bilim, kültür-sanat, spor ve diğer birçok alan ile ilgili kanala denk gelmek mümkündür.

Kaynak: Mert Yıldırım

Bilgisayar nedir?

Bilgisayarın tanımı çeşitli şekillerde yapılabilir:

  • Bir veriyi giriş birimleri aracılığı ile alıp, üzerinde gerekli aritmetik ve mantık işlemlerini yaparak, sonucu çıkış birimleri üzerinde veren elektronik bir araçtır.
  • Bilgisayar gerek sayısal gerekse alfabetik verileri işleyen elektronik bir aygıttır.
  • Bilgisayar, verileri belirli bir program mantığı içinde okuyarak, onları kendi anlayabileceği bir dile çeviren ve sonuçları kullanıcıya sunan, ayrıca verileri saklayabilen ve belleğinde tutabilen elektronik bir araçtır.

Bilgisayarlar:

  • Kendilerine verilen verileri alır, verilen komutları izleyerek bu verileri bilgi oluşturacak şekilde işlerler.
  • Çok miktardaki veriyi kısa sürede işleyebilir ve çok fazla miktarda bilgiyi unutmadan saklayabilirler.
  • Aritmetik ve mantık işlemlerini son derece hızlı yapabilirler.
  • İnsan tarafından yapılan iş ve işlemlerin yapılmasını kolaylaştırırlar ve yaptıkları işlemleri hızlı, güvenli ve hatasız yaparlar.

Günümüzden yaklaşık 30 yıl kadar önce Dartmouth Kolejinde Dr. John Kemeny   “Gelecekte bilgisayar kullanmayı bilmek okuma ve yazmayı bilmek kadar önemli olacak” dediğinde hiç de haksız sayılmazdı.  O zamanlar böyle bir konuşmayı kimse önemsememişti. Bilgisayarı olan çok az kişi bulunmaktaydı.  Bilgisayarlar yalnızca, bilim adamları tarafından, devlet kuruluşları ve büyük şirketler gibi kapsamlı rapor ve hesaplama gerektiren geniş yapılanmalarda kullanılmaktaydı.

Özellikle 1994’ten beri hızla yayılmakta olan bilgisayar kullanımı, artık isteyen her bireyin evinden dünyanın her yerindeki bilgiye kolayca ulaşabileceği bir konuma gelmiştir.  Günümüzde bilgisayarlar mektup yazma, hesaplamalar yapma, ilk ve orta öğrenimde öğrenme ve öğretmeyi destekleme, üniversitelerde araştırma yapma vb. gibi amaçlarla yaygın olarak kullanılmaktadır.

Kısacası günümüzde bilgisayarın yaygın ve etkin bir şekilde kullanımı bilgisayar kullanımında bilgi ve beceri kazanmayı bireyler için bir zorunluluk haline getirmektedir.

BİLGİSAYARLARIN SINIFLANDIRILMASI

Süper Bilgisayarlar (Supercomputers):

En büyük bilgisayarlara süper-bilgisayar adı verilmektedir.  Son derece geniş bilgi işleme ihtiyacını karşılamak için özel olarak üretilirler.  Super bilgisayarların bir çoğu devlet kuruluşları, araştırma enstitüleri ve bazı büyük şirketlerin elindedir.

Ana Bilgisayarlar (Mainframe):

Bilgisayarların ikinci ve en uzun süredir kullanılan boyutu ana-bilgisayarlardır.   Ana bilgisayarlar 1970’lere kadar bilgisayar endüstrisinin temel ürünü olmuştur.  Ana bilgisayarlar aynı anda bir çok kişi tarafından kullanılabildiğinden, büyük şirketlerde gerekli olan çok kullanıcılı bilgisayar ortamının oluşmasına yardımcı olurlar.

Mini Bilgisayarlar (Minicomputer):

Mini bilgisayarlar da ana bilgisayarlar gibi aynı anda bir çok kişi tarafından kullanılabilirler ancak diğerlerinden daha küçüktürler.  Aslında mini bilgisayarların gücü arttıkça değişik boyutlardaki bilgisayarlar arasındaki çizgi belirsizleşiyor.  1977 yılında Digital isimli şirket tarafından geliştirilen VAX bu tür bilgisayarlara örnektir.

Mikro Bilgisayarlar (Microcomputer):

Mikro bilgisayarlar veya diğer adıyla kişisel bilgisayarlar her biçim ve her boyutta üretilmektedirler.  İlk kişisel bilgisayarlar 1977 yılında piyasaya sürüldü.  Bu şekilde çok geniş bir kullanım alanına sahip olan bilgisayarlar  (ticari, eğitim, araştırma vb. alanlarda) en son olarak İnternet teknolojilerindeki gelişmelere paralel olarak günlük yaşamımızda bilgiyi ayağımıza getiren bir konuma gelmiş bulunmaktadırlar.  Özellikle 1990’lı yıllardan sonra mikro bilgisayarlar boyut olarak daha küçük, daha hızlı ve daha güçlü olmaya başladılar.

BİLGİSAYARLARIN GELİŞİMİ

Bilgisayarların gelişiminde ilk aşama hesap makinalarının geliştirilmesi olmuştur.  Sonrasında vakum tüplerinin geliştirilmesi, transistörün keşfi ve tümdevre teknolojisinin (slikon işlemci) geliştirilmesi bilgisayarlarda bugünkü teknolojilerin yaratılmasını sağlamıştır.

Bilgisayarların gelişimi:

  • Mekanik Bilgisayarlar
  • Elektromekanik Bilgisayarlar
  • Elektronik Bilgisayarlar
  • Birinci Kuşak (1942—1956)
  • İkinci Kuşak (1956—1963)
  • Üçüncü Kuşak (1964—1971)
  • Dördüncü ve Beşinci Kuşak (1971— …)

Mekanik Bilgisayarlar:

Abaküs: M.Ö. 2600 yıllarında Çin’de geliştirilen “abaküs” hareketli parçalara sahip bilinen ilk hesap makinasıdır.  Arap sayılarının ve sıfır kavramının geliştirilmesi tarih öncelerine gider.  Abaküs halen dünyanın değişik bölgelerinde kullanılmaktadır.  Hesap makinaları, teknolojideki gelişmeler sonunda giderek karmaşık bir yapıya sahip olmuşlardır.

Napier Çubukları:  Logaritmanın bulucularından biri olan matematikçi John Napier Edinburgh’un 1617 yılında logaritma çubukları çarpma işleminin yapılmasında kullanıldı.  Mühendislikte yaygın olarak kullanılmakta olan hesap cetvelleri temelde bu prensibi kullanır.

Pascaline: Fransız filozof ve matematikçi olan Blaise Pascal tarihte hesap makinasının bulunuşunun mal edildiği kişi olarak bilinir.  Matematikçi Pascal vergi dairesinde çalışan babasına yardımcı olması için 1649 yılında Pascaline adı verilen ve toplama, çıkarma yapabilen bir makina tasarlamıştır.  Ancak bu makina pahalı olduğu için ticari açıdan başarılı olamamıştır.

Leibniz Hesap Makinası: Pascal’ın hesap makinaları üzerindeki çalışmalarını devam ettiren Leibniz 1671 yılında sayıları çarpabilen bir makina tasarlamıştır.  Ancak o zamanın mekanik teknolojisindeki yetersizlikler yüzünden bu çalışmaları temel alan endüstriyel tasarımlar sonraki yüzyıla kadar geliştirilememiştir.

Elektrik Akımı ve Delgi Kartları: Elektrik akımının 1786 yılında Galvani tarafından bulunmasından sonra delgi kartları ile çalışan ilk dokuma tezgâhı yapılmıştır.

Analitik Makina: İngiliz Charles Babbage logaritmik tabloları hesaplayıp basan bir hesap makinası fikrini ortaya atmıştır.  Babbage’nin bir projesi olan “Analitik Makina” çok haneli sayıları büyük doğrulukla çarpabilen ve bölebilen genel amaçlı bir hesaplama aygıtıydı.  Bu aygıtta sayılar delikli kartlardan okunacak ve sonuçlar sonraki hesaplamalar için başka bir kart grubuna yerleştirilecekti.  Babbage projesiyle ilgili gerekli desteği bulamayınca Analitik Makinayı tamamlayamadı.  Analitik Makina hiç tamamlanamadı ancak Babbage’nin tasarımı modern bilgisayarların ataları oldu.

Ada Augusto Lovalace (İlk Bilgisayar Programcısı):  İngiliz şairi Lord Byron’un kızı olan Ada Lovelace analitik makinasının kullanımının sağlanan koşula göre farklı bir karttaki komut çizgisini gerçekleştiren kart sistemine dayalı olmasını savunmuştur.  Ayrıca Bernouli sayılarını hesaplayan bir program geliştirmiştir.

Boolean Cebiri — Bilişim Teorisinin Temeli:  Boolean, sembolik mantık adı verilen bir fikir ile cümleleri sembollerle kısaltarak belirli doğruları matematiksel formüllerle ortaya çıkarabilen bir sistem geliştirmiştir.  Modern bilgisayarlar, Boole’un çalışmalarıyla sağlanmış olan ikili mantığı, yani mantıksal kararlar verirken ikili değerlerin kullanılması (değişkenler ikili değerlerden yalnızca biri olabilmekte, örneğin doğru/yanlış, evet/hayır ve açık/kapalı) yolunu kullanır.  Bu fikir günümüzde bilgisayarların hesapladığı enformasyon formlarının temelini oluşturmuştur.

Daktilo: 1867 Yılında Christpher Sholes bilgisayar klavyesinin atası olan daktiloyu geliştirmiştir.

Elektromekanik Bilgisayarlar:

A.B.D.’de ilk nüfus sayımının 1880’de 7 yıl gibi uzun bir  sürede tamamlanmasının ardından dizgi kartlarının bu işte nasıl kullanılabileceği düşünülmüştür.  1890 Yılında yapılan nüfus sayımında Hollerith’in geliştirdiği delikli kart sistemi bu işte kullanılmaya başlanmıştır.  Bu sistemde iğneler deliklerden geçerken oluşan elektriksel akımla her delik için sayaç artmaktadır.  Bu çalışma sistemi ile 1890 nüfus sayımı öncekine göre daha kısa sürede tamamlanmıştır.  Hollerith’in sistemi başarılı olunca işini bir şirkete dönüştürmüştür.  Daha sonraları el değiştiren ve iki şirketle birleşen bu şirket (1924 yılında) isim değiştirerek IBM (International Business Machine) ismini almıştır.

Elektronik Bilgisayarlar:

Bilgisayarların ve bilgisayar teknolojisinin İkinci Dünya Savaşında kullanıldığı yıllarda Howard Aiken adlı bir Harvard mühendisi 1944 yılında Mark I olarak ta bilinen “Harvard—IBM Otomatik Sıralı Hesap Makinası”nı geliştirdi.  Mark I donanma için topçu tabloları oluşturan bir elektronik hesap makinasıydı.

Bazı bilgisayar tarihçileri tarafından ilk işlevsel elektronik bilgisayar olarak kabul edilen ENIAC (Electronic Numerical Integration and Computer) 1943-1946 yılları arasında Pennsylvania Üniversitesinden John Mauchly ve John Presper Eckert tarafından geliştirildi.  ABD ordusunun genel ihtiyaçlarını karşılamak üzere ordunun verdiği destekle Mauchly ve Eckert tarafından geliştirilen ENIAC’in 18.000 vakum tüpü vardı, 30 ton ağırlığındaydı ve Mark I’den 1000 kat daha hızlıydı.  Bu bilgisayar sadece balistik problemlerin çözümü için tasarlanmıştı.

ENIAC’ı geliştiren ekip, ENIAC geliştirilirken fark edilen eksikliklerin ve sorunların çözüme kavuşturulduğu, depolanmış programları kullanabilen bir bilgisayar olan EDVAC (Electronic Discrete Variable Computer) üzerinde çalışmalara başladılar.  Ancak daha bu proje tamamlanamadan Cambridge Üniversitesinden Maurice Wilkes (EDVAC projesini ziyareti sırasında Mauchly ve Eckert’ten öğrendiklerinden yararlanarak) , 1949 yılında ilk depolanmış program bilgisayarı olan EDSAC (Electronic Delay Storage Automatic Calculator) isimli makinayı geliştirdi.

Atom bombasını geliştiren ve “Manhattan Project” olarak bilinen ekibin üyelerinden birisi olan John von Neumann 1944 yılında ENIAC projesini ziyaret eder.   John von Neumann, ENIAC’ın tasarımcıları olan Mauchly ve Eckert ile yaptığı görüşmelerden sonra depolanmış program tekniğinin kuramını oluşturur ve bu konuda yazdığı makalesinde (First Draft of a Report on the EDVAC) sayısal bir bilgisayarın tasarımını anlatır.  John von Neumann’ın tasarladığı ve bilgisayar tasarımını önemli ölçüde değiştiren bu bilgisayar beş temel kısımdan oluşmaktadır:

  • Bilgileri bilgisayara girmek için klavye gibi bir girdi aygıtı
  • Programları ve veriyi tutacak bir bellek alanı
  • Hesaplamaları yapacak bir aritmetik birim
  • Program komutlarını ve veriyi bellek ile aritmetik birim arasında taşıyacak bir kontrol birimi
  • Yazıcı gibi bir çıktı aygıtı

Maurice ve Eckert 1951 yılında ABD Nüfüs Bürosu (Census Bureau) için UNIVAC isimli makinayı geliştirirler.  UNIVAC, bilgisayar alanında bir sonraki adım olan ticari bilgisayarların dönüm noktası olmuştur.

Birinci Kuşak Bilgisayarlar (1942—1956)

1950’lerde yaratılan bilgisayarların yapılarındaki en önemli belirleyici özellik, aktif eleman olarak vakum tüplerinin kullanılmalarıydı.  Bu tüpler evlerde kullanılan ampullerin boyutlarındaydı ve çok fazla miktarda enerji ve ısı harcamaktaydılar.  Bu bilgisayarların diğer bir özelliği ise veri ve programları ana belleklerinde tutmaları idi (Örneğin: DEVAC, IBM 700 serisi gibi).

İkinci Kuşak Bilgisayarlar (1956—1963)

Bu dönemin özelliği bilgisayarlarda transistörün kullanılmasıdır.  Bu bilgisayarlar ortalama 10000 transistörü kapsamaktaydı ve vakum tüplere göre daha ucuz, hızlı, küçük ve daha az enerji harcamaktaydılar.

Üçüncü Kuşak Bilgisayarlar (1964—1971)

Slikon vadisinin doğuş yılları olan 1970’lerde en önemli atılım entegre (tümleşik) devrelerin geliştirilmesi idi.  Binlerce devrenin tek bir slikon yongaya sığdırılması bilgisayarların gücünün inanılmaz ölçüde artmasını sağlamıştı.  Bu bilgisayarların başlıca üstünlükleri, düşük maliyet, yüksek güvenirlilik, küçük boyutluk, düşük enerji ve hız sağlanması olmuştur.

Dördüncü Kuşak Bilgisayarlar (1971— …)

Bu dönem, 1970’lerde mikroişlemcilerin ve daha sonraları mikrobilgisayarların geliştirilmeleri ile başlayan dönemdir.  Günümüzde işlem hızının artması ve daha karmaşık yazılımları destekleyecek belleğin geliştirilmesi ile beşinci kuşak tartışmaları başlamıştır.

Kaynak: Yunus, Hacettepe