Kur’an-ı Kerim’in Yazılışı, Ezberlenişi ve Mushaf Haline Getirilişi

Kur’an-ı Kerim, vahiy yoluyla son peygamber Hz. Mu-hammed (s.a.s.)’e yaklaşık 23 sene zarfında nazil olmuştur. Hiçbir semavî kitaba nasib olmayan muazzam bir itina ve ko-ruma ile tesbit edilmiştir. Bunun için Hz. Peygamber, birçok vahiy katibi edinmiş, âyetler nazil oldukça, vahiy katiplerine; hangi âyet, Kur’an-ı Kerim’in içinde hangi sûrenin neresine yerleştirilecekse, o şekilde talimat vererek yazdırmıştır.

Her âyet nazil oldukça vahiy katipleri onu bizzat Hz. Pey-gamber’den alarak yazmışlar, sahabilerden birçoğu da inen âyetleri hemen ezberlemişlerdir.

Daha sonra gelen her nesilde binlerce müslüman Kur’an’ı ezberlemeyi gelenek hâline getirmişler ve bunu titizlikle sür-düregelmişlerdir.

Nazil olan âyetler, o günün yazı malzemeleriyle yazılıyor ve bunlar özenle muhafaza ediliyordu.

Hz. Peygamber’in sağlığında bu şekilde tespit edilen Kur’an-ı Kerim, Hz. Ebu Bekir zamanında, vahiy katiplerin-den ve en iyi hafızlardan oluşturulan bir kurul tarafından hem hafızalardan hem de yazılı metinlerden kontrol edilerek titiz bir şekilde iki kapak arasına alınmak suretiyle mushaf hâline getirilmiştir.

Hz. Osman döneminde ise, Hz. Ebubekir zamanında iki kapak arasına alınan mushaf çoğaltılarak o dönemin büyük İs-lâm merkezlerine gönderilmiş, bir tanesi de Halifenin nezdin-de kalmıştır.

Kur’an-ı Kerim nedir?

Kur’an-ı Kerim, Allah’ın kelamıdır. İnsanlığı dünya ve ahiret mutluluğuna ulaştırmak için son peygamber Hz. Muham-med (s.a.s.)’e Arapça olarak Cebrail aracılığıyla vahyedilmiştir. Hz. Peygamberden itibaren nesilden nesile tevatür yoluyla nak-ledilegelmiştir. Okunmasıyla da ibadet edilen bu ilâhî kelam eş-sizdir. Onun bir benzeri ortaya konulamamıştır, konulamaz.

Kur’an-ı Kerim evrenseldir. İlâhî kitapların sonuncusu-dur. Kıyamete kadar insanlığa yol gösterecek yegâne ilâhî ki-taptır. Allah, Kur’an-ı Kerim’i bizzat kendi korumasına almış-tır. Onunla, daha önce indirdiği ilâhî kitapların geçerliliğine son vermiştir. Zaten Kur’an’dan önce indirilen ilâhî kitaplar insanlar tarafından tahrif edilmiş bulunuyordu. Nitekim, önce-ki ilâhî kitapların tahrif edildiği bizzat Kur’an tarafından ifade edilmektedir. (Nisâ sûresi, âyet, 46; Mâide sûresi, âyet,13,14; Bakara sûresi, âyet, 85)

Kur’an-ı Kerim, kendinden önceki diğer ilâhî kitaplarda da yer alan, Allah’a, peygamberlerine, kitaplarına, melekleri-ne, ahiret gününe, her şeyin Allah’ın takdir ve yaratmasıyla ol-duğuna iman; canın, malın, neslin, aklın ve dinin korunması gibi, dinin temel esaslarını yeniden ortaya koymuş, onlardaki gerçekleri tasdik etmiş, tahrif edilen hususları da düzeltmiştir.

Esas itibariyle, peygamberler tarafından insanlara tebliğ edilmiş olan dinin temel prensiplerinde değişiklik yoktur. Fakat zaman ve mekânın, sosyal şartların değişmesine paralel olarak ibadet şekillerinde ve bazı hükümlerde birtakım değişiklikler olmuştur. Allah, bir peygamberin getirdiği dinde olmayan bazı hükümleri, daha sonraki bir peygamberin dininde ortaya koy-muştur. Önceki peygamberlerin getirdiği bazı hükümleri sonra-dan gönderdiği peygamberlerle ortadan kaldırmıştır.

Kur’an-ı Kerim’in içerdiği temel hüküm ve prensipler kı-yamete kadar geçerlidir. Bunlar, zaman, mekân ve diğer şartla-ra bağlı olmaksızın süreklilik arz ederler. Her çağ ve toplumda-ki müslümanlar için yönlendirici ve bağlayıcı niteliktedirler.