Oruç ibadeti nedir? Oruçun hikmeti ve faydaları nelerdir?

Allah’ın emir ve yasakları elbetteki kulların iyiliği içindir. İslâm bilginleri, bütün hükümlerin insanların yararlarını gerçekleştirme amacına yönelik olduğu konusunda görüş birliği içindedirler. Allah’ın yapılmasını istediği şeylerde kullar için çok büyük faydalar, yasakladığı şeylerde ise büyük zararlar bulunduğu kaçınılmaz bir gerçektir. İslâmi öğretinin kendilerine yüklediği misyon gereği İslâm âlimleri çeşitli ibadetlerin yarar ve hikmetleri konusunda öteden beri kafa yormuş, bunların kişisel pratik yararlarından çok, insan nefsinin arındırılması ve yükseltilmesi yolunda fonksiyonel hale getirilmesine çalışmışlardır. Bu bağlamda kulların yapmakla yükümlü tutulduğu ibadetlerin sağladığı bazı faydalar ya da hikmetler tespit edilebildiği gibi, bu faydaların veya gerçekleştirilmek istenen amaçların tamamının tespit edilemediği de bir hakikattir.

Oruç ibadetinin temel hedefi insanları takvaya eriştirmektir. Bu bizzat Kur’ân-ı Kerîm’de “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız ve takvaya erişmeniz için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı (…)” (Bakara: 2/183–184) şeklinde ifade edilmektedir.

İnsanı manevi bir eğitim sürecine taşıyan oruç, kulun, kısa sürede kalbi ve ruhu üzerinde birikmiş günah tortusundan sıyrılmasını sağlar. Böylece oruç, insanı “kad eflaha men zekkâhâ” ayetinin sırrına erdirir. Bu, nefsini kötülüklerden arındıranın, kurtuluşa erdiğinin bir ifadesidir. Nasıl ki sadaka ve zekât, inananları günahlardan temizler, onları arındırıp, yüceltirse (Tevbe: 9/103) bedenin zekâtı olan oruç da (İbn Mâce, Sıyâm, 44) insanı nefsinin hâkimiyeti altında ezilmekten kurtarır.

Oruç tutan kişi, nefsinin zincirlerini kırarak Allah’ın ipine sarılmış olur. Nefis insanı bencilleştirip yalnızlığa iterken, insan Allah’ın ipine sarılmakla sosyal bir varlık olduğunu iyiden iyiye hisseder. Oruç ayı olan ramazan boyunca toplu hâlde yapılan ibadetler birlik duygusunu ruhlara işler. Zengin, fakirle aynı safta namaz kılar, aynı sofrada yemek yer, zekât, fitre ve fidyeler gelir dağılımındaki dengesizliğe adeta can suyu olur.

Oruç, nefsin isteklerine iradi olarak uzak durma olması yönüyle bir irade eğitimine, açlık ve susuzluğun verdiği sıkıntıya dayanma yönüyle de sabır eğitimine dönüşmektedir. Kişinin yaşam sürecinde başarılı bir periyoda sahip olabilmesi şüphesiz irade eğitiminden geçmektedir. İradesi zayıf insanlar hayatta başarılı olamadığı gibi, uhrevî açıdan da sonları iyi değildir. Çünkü ibadetler hemen hemen bütünüyle iradesi güçlü insanların ifa edebileceği bir konum ve nitelik arz etmektedirler. Bu noktada oruç, nefsin isteklerinin kontrol altına alınmasında, ruhun arındırılıp yüceltilmesinde etkili olmaktadır. Nitekim orucun değişik biçimlerde de olsa hemen bütün din ve kültürlerde riyazet ve mücahede yolu olarak benimsenmiş olması bu gerçeği ifade etmesi yönüyle dikkat çekicidir.

Oruç ibadetiyle kanaat, tekrar kapımızdan evlerimize girer. Açlık çeken insan yoksulun, muhtacın durumunu anlar ve kanaat etmenin önemini daha iyi kavrar. Artık israf edemez olur. Allah Resulü’nün “Kanaat bitmeyen bir hazinedir (Beyhakî, Zühd, 2/88)” sözü müminin kulaklarında yankılanır. Nimetin eskisinden daha çok kadrini bilen insan, Allah’a olan şükrünü artırır. Hırsın mahrumiyete, kanaatin rahmete vesile olduğunu anlar. Allah Resulü’nün “iktisat eden geçim sıkıntısı çekmez” (İbn Ebî Şeybe, el-Musannef, 5/331) müjdesi hayatında tezahür etmeye başlar.

Oruç ibadeti, insana iftar ve sahur ile, kılınan teravih namazlarıyla, diğer ibadetlerle hayatı disipline etme imkanı tanır.

Oruç ayı olan ramazan ayı kulun Rabbine iltica ederek, günahlarının bağışlanması için hayat yoluna yerleştirilmiş fırsat ve hazinelerle doludur. Kişi, Kur’an üzerinde daha fazla düşünme imkânı yakalar. Ramazanın getirdiği bereketle, günahların kalp ve beyin üzerinde örttüğü perdeyi kaldırmasıyla insan, bazı ayetleri daha derinden hisseder ve anlar.

Oruç bedenin zekâtı olarak, vücutta birikmiş zararlı unsurların defi için metabolizmaya büyük bir imkân sağlar. İnsanın, vücudunu diğer canlılardan daha farklı olarak madde ve mananın sırlı ve ahenkli bir birleşimi olarak görmeye başladığı bu ayda, vücutlar yenilenir, dimağlar parlar… Allah Resulü’nün “Sûmû tesıhhû” “oruç tutunuz ki sıhhat bulasınız” sözünü teyit edercesine bedenlerimiz sağlık bulur. (Taberani, Mu’cemu’l-Evsat, VIII, 174; Münzirî, et-Tergîb, 2/206)

Ramazan orucu ümitsiz insanların bağışlanma ümitlerini yeşerttikleri bir zaman dilimidir. Oruç, ansızın gelecek sıkıntılara karşı insanlara dayanıklı olmayı öğreten bir öğretmendir. Çocuklarımıza keyifle dinlerini öğrenme ve yaşama fırsatı veren bir aydır ramazan…

Allah Resulü, inanıp karşılığını Allah’tan bekleyerek ramazanı değerlendirenlerin geçmiş günahlarının bağışlanacağını söylemiştir. (Nesâî, İman, 21) Aynı şekilde Allah Resulü, Sahabisi Ka’b b. Ucre’ye hitaben: “Ey Ka’b! Namaz kişinin Müslüman oluşuna delildir. Oruç ise sağlam bir kalkandır. Sadaka vermek, suyun, ateşi söndürdüğü gibi günahları silip süpürür. Ey Ka’b! Haramla beslenerek teşekkül eden et ve kemiklere ancak ateşte olmak yaraşır. (Tirmizî, Cum’a, 79)” diye söylemiştir.

Orucun hikmetleri ile hükümlerini anlamak arasında sıkı bir bağ vardır. Orucun fıkhına taalluk eden kuralların bilinmesi orucumuzu Allah Resulü’nün bize hikmet olarak bıraktığı sünnetine uygun oruçlar tutmamıza imkân tanıyacaktır.

Din İşleri Yüksek Kurulu

Sağlıklı sahur menüsü nasıldır? Örnek sahur menüsü

SAHUR:

Kahvaltı türü besinler tercih edilmelidir.

  • 1 Su bardağı süt veya ayran veya kefir veya yoğurt
  • 1-2 dilim peynir + 1adet haşlanmış yumurta veya yağsız omlet veya bunların yerine tam buğday ekmeği ile yapılmış yağsız bir tost

  • Bol bol domates, salatalık, maydanoz yeşillik vb. mevsimin taze sebzeleri
  • Birkaç adet kuru meyve veya kuru meyvelerden yapılmış hoşaf veya komposto 1 kase
  • 1-2 parça ceviz veya 4- 5 adet zeytin
  • 1 porsiyon zeytinyağlı menemen,
  • 1-2 ince dilim tam buğday ekmeği veya kepek ekmeği veya çavdar ekmeği,
  • Bol su içilmesi tavsiye olunur.

Sağlıklı iftar menüsü nedir? Örnek iftar menüsü

İFTAR :

  • Su
  • 2-3 adet hurma
  • İftariyelikler (1-2 dilim peynir + 2-3 adet zeytin+ 2 parça ceviz + domates, salatalık, maydanoz, yeşillik)
  • 1 kase Çorba

İFTARDAN 10-15 DAKİKA VEYA YARIM SAAT SONRA;

  • Haşlama, fırında, ızgara yöntemiyle pişirilmiş 3-4 köfte kadar et, köfte, tavuk yemekleri veya zeytinyağlı sebze yemekleri 1 porsiyon

  • Kurubaklagil yemeği 1 porsiyon (Zeytinyağlı barbunya veya zeytinyağlı kuru fasulye vb.)
  • 1 kase cacık veya ayran veya yoğurt veya kefir,
  • 2-4 Yemek kaşığı domatesli, sebzeli veya yeşil mercimekli bulgur pilavı
  • Bol yeşillikli salata

İFTARDAN 2 SAAT SONRA

  • 1 porsiyon sütlü tatlı (1 porsiyon güllaç veya sütlaç veya muhallebi veya puding vb. olabilir) veya 1 porsiyon meyve veya 1-2 top dondurma veya 1 porsiyon meyve tatlısı veya 1 porsiyon meyve salatası veya 1 porsiyon hoşaf veya komposto

  • İftar ile sahur arasında bol bol su içilmelidir

İftarda ne yemeliyiz? İftarda nasıl beslenmeliyiz?

Yetişkin bir insan günde 1.5-2 lt su tüketmelidir. Ancak mevsimin sıcak olması, besin alımının yapılamadığı süre boyunca, günde 2-2.5 lt suya ihtiyacımız olacağı için bu miktar iftar ve sahur öğünleri arasında karşılanmaya çalışılmalıdır. Bol sulu gıdalar almalıyız. Pişireceğimiz taze veya kuru meyve hoşaf/kompostoları mümkünse şekersiz veya 1-2 lt suya maksimum 1 yemek kaşığı şeker konularak pişirilmesi gerekmektedir.

Akşam yemeğinden sonra hafif tok durumdayken (kesinlikle tok karnına değil) hafif tempolu yapacağımız 30-45 dakikalık yürüyüşler ile metabolizmamızın yavaşlamasını ve aldığımız besinlerin yağ olarak depolanmasını önleyebiliriz.

Rafine ürün olan hamur işleri, beyaz ekmek, makarna/pirinç pilavı yerine glisemik indeksi daha düşük olan domatesli, sebzeli veya yeşil mercimekli bulgur pilavı, tam buğday unu veya ürünleriyle yapılmış besinleri tercih etmeliyiz.

Eğer hipoglisemi (düşük kan şekeri) şikayetiniz varsa; sahurda bir orta boy haşlanmış patates tüketebilirsiniz. Siyah kuru üzüm (2 yemek kaşığı (15 gr veya pratik olarak avuç içiniz kadar) veya hurma (2-3 adet) veya kuru kayısı (2-3 adet), veya kuru incir (1-2 adet) iyi bir seçimdir.

Yüksek kolesterolü ve trigliseriti düşürücü etkisi, protein bakımından etteki protein ile eş değerli bir besin olması sebebiyle, yeşil mercimeği iftarda rahatlıkla bir porsiyon tüketebilirsiniz. (Örneğin 1 porsiyon yeşil mercimekli domatesli bulgur pilavı veya 1 porsiyon yeşil mercimek çorbası veya 1 porsiyon taze sebzelerle hazırlanmış yeşil mercimek salatası vb.)

Eğer sigara içiyorsanız, iftardan sonra çok fazla sigara içmeniz vücudunuza ani nikotin yüklemesine neden olacağından, kalp ve damar hastalıklarını tetikleyecektir.

Romatoid Artriti olan hastalarımızın tuz, sigara, beyaz ekmek, şeker içeren besinleri tüketmemeleri, bunun yerine tuzsuz veya az tuzlu besinler, tam buğday, çavdar ekmeği veya kepek ekmeği tüketmeleri, sigaradan uzak durmaları tavsiye edilir.

Anemisi (Kansızlık) olan hastalarımızın kepekli ekmek ve kepekli undan yapılmış yiyecekleri tüketmemesi, bunun yerine tam buğday, çavdar ekmeği tüketmeleri tavsiye olunur. Et, etli sebze yemeklerinin yanında C vitamini yönünden zengin besinler (limonlu, bol yeşillikli, maydanoz, salatalık, domates, sivri biber vb. ile hazırlanmış salata) tüketmeleri gerekmektedir.

Vücudumuzdaki demirin (Fe) emilimi ve vücutta kullanılması açısından, yemeklerden sonra bitki çayları tercih edilmeli, çay, kahve tüketimi ise yemeklerden en az bir saat sonra, çayı şekersiz, açık ve limonlu olarak, kahveyi ise; Türk kahvesi mümkünse şekersiz değilse orta şekerli olarak tercih etmeliyiz.

Ramazan pidesi tüketen kişiler için de, abartıya kaçmadan ortalama 3-4 dilim tüketmeleri (iftar-sahur dahil), fırından yeni çıkmış çok sıcak pide ekmeğini tüketmemeleri, soğuduktan sonra tüketmeleri tavsiye olunur.

İftar ve sahur arasındaki sürede az az ve sık sık beslenilmelidir.

Sahurda ne yemeliyiz? Sahurda nasıl beslenmeliyiz?

Sahur, insanları oruca hazırlayan en önemli öğündür. Mutlaka uyanılması ve kan şekerinin dengede tutulması için, sahur yapılması gerekmektedir. İftarda ve sahurda; kızartma, kavurma, salam, sosis, sucuk (şarküteri ürünleri) vb. gibi çok yağlı, çok baharatlı, tuzlu yiyeceklerden uzak durmalıyız. Bunlar daha fazla susamaya neden olacağı için oruç tutmamızı güçleştirecektir.

Sahurda çok yemek yerine, daha yavaş sindirilen, daha uzun süre tokluk hissi sağlayan proteinli ve lifli yiyecekler tercih edilmelidir.

Bunlar;

  • Tam tahıllı ürünler,
  • Tam tahıllı buğday ekmeği, çavdar veya kepek ekmeği,
  • Süt ürünleri, (yoğurt, ayran, süt kefir, cacık vb.)
  • Yumurta,
  • Ceviz, kavrulmamış fındık veya kavrulmamış badem, kuru meyveler,
  • Menemen (yumurtalı, zeytinyağlı, soğanlı, biberli, domatesli, maydanozlu)
  • Şekersiz hoşaf veya komposto
  • Taze sebze ve meyvelerdir.

Rafine ürünlerden, beyaz undan yapılmış kek, poğaça, kurabiye, vb. gibi hamur işleri ve şekerli yiyeceklerden uzak durmalıyız.

Ramazan ayında nasıl beslenmeliyiz?

Tüm gün aç kalan vücudumuza, iftarda 3-4 çeşit yemeği bir arada ve hızlı bir şekilde alırsak, boş midemize bir anda çok yükleniriz. Bu durum midemizde ağırlık, bulantı, gaz, yanma, reflü, kabızlık gibi sağlık sorunlarına yol açacaktır. Bunları önlemek için, iftarda su veya hurma ile orucumuzu açtıktan sonra, yağ oranı az olan iftariyeliklerden (1-2 dilim peynir, 1-2 adet zeytin, 2 parça ceviz, domates, salatalık maydanoz, yeşillik vb.) ve sonra bir kase çorba ile yanında birkaç dilim kepekli ekmek, tam buğday veya çavdar ekmeği ile devam etmeliyiz. En az 10-15 dakika veya yarım saat sonra ana yemeğe geçmeliyiz.

İftarda; ızgara, haşlama veya fırında pişirme yöntemleriyle hazırlanmış et, tavuk veya zeytinyağlı sebze yemekleri, etli sebze yemekleri, kuru baklagilleri tercih etmeli ve bu yiyecekleri yoğurt, ayran, cacık, kefir, bol yeşillikli salata, birkaç dilim tam buğday/kepekli/çavdar ekmeği ile tüketmeliyiz. Ağır hamur işleri, kızartma, kavurma, yağda kızartılmış şerbetli hamur tatlılarından uzak durmalıyız.

İftar yaptığınız zaman tatlıları çok tüketmeyin. Yemekleri bol bol yiyerek mide fesadına uğramayın.

Kuru hurma, folik asit, potasyum, demir, fosfor, magnezyum, kalsiyum ve lif açısından çok iyi bir kaynaktır. 2-3 adet kuru hurma 1 porsiyon meyve yerine geçtiği için tüketilebilir.

Ancak kuru hurma, kan şekerinin ani yükselmesine sebebiyet verdiği için aşırı miktarda tüketilmemelidir.

Ramazan Ayı Sağlıklı Beslenme Programı

İnsanların beslenme alışkanlıkları ve tercih ettiği besinler dönemsel olarak değişebilir. Ramazan ayı bu değişimlerin en belirgin olduğu dönemlerden biridir. Ramazan ayında oruç tutmak ruhsal ve bedensel bir arınmadır. Bu arınmanın bedenimiz açısından sağlıklı bir şekilde gerçekleşmesini sağlamak içinse her zaman olduğu gibi yeterli ve dengeli beslenmeliyiz.

Yaz ayına gelen ramazan ayı sebebiyle; uzun süre aç kalınacağı için iftar ve sahur öğünlerinde daha çok yemek yenilmekte, bu da bir takım sağlık problemlerini beraberinde getirmektedir. Uzun süreli açlık, ara öğünlerin ortadan kalkması ve toplam öğün sayısının azalmasına bağlı olarak metabolizma yavaşlama eğilimi göstermekte ve kilo kontrolü zorlaşmaktadır. Ancak doğru bir beslenme tarzı ve doğru planlanmış egzersizlerle metabolizmanın yavaşlamasını engelleyerek, Ramazan ayını sağlıklı ve kilo almadan geçirmek mümkündür.

Ramazan ayı ile birlikte günlük beslenme ve öğün sayımız değişir. Normalde ara öğünlerle birlikte 5-6 olan öğün sayımız iki öğüne düşer. Bir öğünde yenen yemek miktarı aşırı artar. Kırmızı et, ekmek, pilav, hamur işi ve tatlı tüketimimiz artar. Bunun yanı sıra meyve ve sebze tüketimimiz de azalır. Oysa unutmamamız gereklidir ki Ramazan ayında da günlük almamız gereken karbonhidrat, yağ, protein, vitamin ve mineral oranları aynı miktarda olmalıdır.

Dengeli bir beslenme örüntüsü, düzenli uyku ile vücudumuz Ramazan ayında zararlı fazlalıklarından arınarak kendini yeniler, mide-bağırsak sistemimiz dinlenir, alkol ve sigara alımı olmadığı için kanımız temizlenir, karaciğerimiz kendini yeniler. Düzenli bir beslenme alışkanlığı kazanabilmemiz için bir fırsat doğar. Ramazan ayını ruhen ve bedenen arınma yani bir detoks ayı olarak da düşünebiliriz.

Orucun ilk günlerinde beslenme düzenindeki değişimden dolayı sağlıklı bireyler, Ramazan ayında kabızlık, mide yanması, uyku hali, unutkanlık, dikkatsizlik, baş dönmesi, baş ağrısı, kan şekeri düşüklüğü ve kilo artışı gibi bir takım sağlık sorunları ile karşılaşabilir. Ramazan ayında sağlıklı beslenme kadar vücutta yaşanan değişimler konusunda da bilinçli ve dikkatli olmamız gerekir.

Ramazan ayında oruç tutarken uzaklaştığımız fiziksel istekler, beynimizin yapılan işlere yoğunlaşmasını sağlar. Gereksiz metabolik aktivitelerle uğraşmayan vücut, algılama ve öğrenmeye odaklanarak hafızamızın daha iyi çalışmasına katkıda bulunur.

Ramazan’ın yemek kültürü açısından en bilinen özelliği iftar sofralarındaki çeşitlilik ve bolluktur. İftar sofralarında bir insana yetecek yemeğin 2-3 kat fazlası bulunabilmektedir. İftarda kan şekeri çok düşük olduğundan kısa sürede çok miktarda besin tüketme isteği doğmaktadır. Yapılan en büyük hatalardan birisi de çok hızlı bir şekilde, çok yüksek miktarda besin tüketmektir. Beyin doyma emrini yemekten 15-20 dakika sonra verir. Çok hızlı yemek yendiğinde bu süre zarfında yüksek miktarda, enerjisi yüksek besinler yenilebilir ve bu durum ilerleyen günlerde kilo alımına da zemin hazırlar.

Oruç tutmak dikkat edilmesi gereken kurallara ve beslenme şekline uymak kaydıyla sağlıklı ve vücudumuzu dinlendiren bir ibadettir. Sağlıkla ilgili sorunu olan kişilerin diyabet, kalp hastalığı, böbrek hastalığı, metabolik sendrom, yüksek tansiyon, kan sulandırıcı ilaç kullananların, SLE (sistemik lupus eritamatozus) v.b.gibi kronik hastalığı olanların, sürekli ilaç kullananların, kanserli hastaların, sindirim sistemi rahatsızlığı olanların, gebe ve emziren kadınların, büyüme-gelişme çağındaki çocukların sağlıkları açısından oruç tutmaları sakıncalı olabilmektedir. Bu yüzden ilgili hekime danışılmadan oruç tutmaları önerilmemektedir.

Ramazan Ayı ne değildir? Ramazanda ne yapılmaz ve nelere dikkat edilir?

Ramazan Ayı Ne Değildir?

Kendilerini Allah’ın dinini yok etmeye, yok edemezlerse sulandırmaya adamış güçlerin ve onlara bilerek bilmeyerek alet olanların ortaya çıkardığı, kulların zevkine uyumlu İslam anlayışının eritmeye başladığı ramazan düşüncesine karşı asıl ramazanın ve orucun ne olduğunu anlayabilmek için önce, ramazanın ne olmadığını kavramalıyız.

İftar ayı değildir

Ramazan ayı, dünya nimetlerini elinin altında bulundurduğu halde, Rabbinin emri olduğu için yemeyen-içmeyen, şehvetlere karşı sabır imtihanını kazanmaya gayret eden müminlerin ayıdır. Abartılı bir israf şovuna dönüşen iftar sofraları Rabbani niteliği olmayan sofralardır. Bir saat sonraki teravih namazını kılmakta zorlanacak hale getiren bir iftar sofrası ramazana ait değildir. Ramazandan önce müminlerin kerih gördüğü müsrif harcamaları ramazanın gölge-sinde mubahlaştırmak hatalıdır. Ramazan bir açlık terbiyesi iken, onu açlık edebiyatına dönüştüremeyiz. Dün alkol tüketilen otellerde bugün iftar sofralarının kurulması, bunun adının da Allah rızası için iftar vermek olması en azından gülünçtür. Müslümanlar iftarlarına sahip çıkmalıdırlar. İçilip içilmeyeceği, yenilip yenilmeyeceği şüpheli olan şeylerle iftar sofrasına nasıl oturulur? İftarımızın, birilerinin bütçelerini doldurmalarına alet edilmesinden, ramazan gününde yemek yenmesi kadar tiksinmeli ve buna karşı tepkili olmalıyız.

Sahur ayıdır, oruç ayıdır Bizim iftara gösterdiğimiz hassasiyet sahurdadır. Orucun başlangıcı sahur yemeği, bitişi iftardır. Bitişi olan iftara gösterilen ilgi, başı olan sahura gösterilmiyorsa bunun anlattığı şey hoş değildir. Oruç ayı ramazan, iftar ayına dönüşmemelidir. İftar, kelime anlamı ile dahi yanlış kullanılmaktadır. İftar sadece açış yapma anlamınadır.

İsraf ayı değildir

Mal ve vakit israfı zamanların hiçbirinde hoş değildir şüphesiz. Hele hele ramazan ayı mal ve vakit israfı için asla uygun değildir. Tüketilemeyip atılan gıdalar, bir selamlaşma-hatır sorma bahanesi ile tüketilen saatler, ömürler ramazanın heder edildiğini gösterir. Mutfak masraflarının –yenen yemek öğününün ikiye düşmesine rağmen- artması neyin göstergesi olabilir? Gece yarım saat azaltılmış uykudan ötürü saatlerce uyku ilave etmek, gündüzleri uyku ile çarçur etmek ramazanla çelişen şeylerdir. Malda ve vakitte israf varken ramazan dibi delik bir kovaya dönebilir.

Zühd ve bereket ayıdır Gıda tüketimini, ikinci dereceden olan ihtiyaçlar listesini azaltma, ahiret âlemine hazırlanma zamanıdır. Malımız ve zamanımız bereketlenmelidir. Önceki on bir ayda yapamadıklarımızı, yapabilme imkânı ve vakti oluşturmalıyız. Kadınlarımızın en mübarek günleri mutfaklarda ve bulaşık yıkamada geçmemelidir. Mümin bir erkek sıcak bir pide kuyruğunda vakit harcamamalıdır. Malımız, vaktimiz, ibadetimiz, şuurumuz, uhuvvetimiz bereketlenmelidir. Ramazan ayına girerkenki kimliğimiz ve değerimiz değişmiş olarak ramazan-dan çıkmalıyız.

Gerginlik ayı değildir

Oruçlu olduğu için sinirlenen, esip gürleyen, vurup kıran Müslüman hatalıdır. İftara yetişemediği için, teravihi kaçırdığı için kul hakkı ihlal eden, ahlaki olmayan sözler sarf eden mümin ramazanını harcayan mümindir. Aile bireylerini rencide eden, iş arkadaşlarını, mescit dostlarını kıran mümin, imtihanını riske sokan mümindir. ‘Ramazanda sinirlenen’ diğer zamanlarda ise sabırlı Müslüman, doğrulanması zor iddiaların sahibidir. Orucu bozan içecekler ve yiyecekler gibi, sözler de sakıncalılar listesinde olmalıdır.

Tahammül ayıdır Sadece açlığa değil, nefsin kabardığı her şeye tahammül gösterme ayıdır. Dile, ele, göze, cebe hakim olabilmektir. Diyebileceği halde dememek, yiyebileceği halde yememek kadar önemlidir. Sahurla iftar saatindeki ramazan ve oruç ciddiyetini gün ortasında da sürdürebilmek, ramazan ruhu ile yaşamanın göstergesidir. Ramazan sabrın kolay olmadığı bir zaman dilimi olabilir. Çünkü o, diğer zamanların hiçbirinde elde edilemeyen sevap ve bereket kaynaklarını ihtiva etmektedir. Gülü seven dikenine katlanmasını bilmelidir. Tahammül etmek zorundayız: Günahlardan kaçınmanın zorluğuna, İbadetlerin eda edilmesindeki ağırlığa, Mal, çocuk ve bedenlerimize isabet eden belalara, Ümmet-i Muhammed’in yaşadığı afetlere tahammül etmesini bilmek gerek.

Seyahat ayı değildir

Şehir şehir, cami cami dolaşmak ramazanla bağlantısız işlerdendir. Adeta Müslümanlar için tatil ve gezi sezonuna dönüştürülmüş bir ramazan anlayışı ruhsuz ve ihlâssız bir anlayıştır. Camileri büyüklüklerine veya tarihiliklerine göre ölçüp gezmek, onun türbesini bunun eserini resimlemek Allah’ın ibadet olarak saydığı işlerden olmadığına göre mümin, ramazanın bereketli anlarını gezilerde, ziyaretlerde harcamamaya özen göstermelidir. Ramazan ayında hangi sokaklarda, hangi trafikte gezilebilir ki, göz, kulak ve dil afete düşmüş olmasın? Öyleyse… İtikâf nere gezi nere? Ramazanda tavsiye edilen itikâftır. İtikâf da camiye kapanmaktır. Camiye kapanmakla camileri gezmek aynı değildir. Ramazanda tavsiye edilen tek gezi umredir. Reklâmsız, riyasız güzel bir umre büyük bir ibadettir.

Tamamı bir aydır

İlk günlerini heyecanla karşılayıp, henüz onun bayramı gelmeden yarıda bırakıvermek, hız kesmek, ibadetleri ve kaçınılması gereken şeyleri sulandırmak en azından başlamak, ama bitirememektir. Son günlerinde gevşemek, alışveriş gibi bir maksatla bile olsa, şeytanın en keskin tuzaklarının kurulu olduğu çarşılarda o mübarek saatleri tüketmek daha sonra esef edilecek hatalardır. Çocuklar için bayramlık adı altında büyüklerin bayramı harcanır mı?

Sonu başından değerlidir; sevap deryası sonundadır! Bunun için son on gününü ilk on gününden daha heyecanlı ve daha umutlu geçirmek esastır. Ne bayram alışverişine, ne de geziye feda edilebilecek bir tek saati olmamalıdır. Her gecesi yeni bir umut, her sabahı yeni bir güneş vaktidir. İlk gününe göre son demlerinde heyecan kaybını, içimizi istila eden günahlardan arınamamış olarak, ramazana gidememiş olarak anlayabiliriz. İlla bir bayram alışverişi gerekli ise, onu ramazandan önce bitirmek akıllıca bir iş olur.

Namazı, gevşek bir namaz değildir

Teravih başta olmak üzere ramazan ayında –çok namaz kılınıyor diye- namazın genel kuralları gevşetilemez. Eğer ramazan mümin için hassasiyeti yüksek bir ay ise, müminin ibadetlere bakan gözü, ezanı duyan kulağı, okuyan dili o hassasiyete göre görmeli, duymalı ve konuşmalıdır.

Teravih gece kıyamıdır Heba edilmemelidir. Mümkünse hatimle kılınmalıdır. O mümkün değilse iyi kıraati olan bir imamın arkasında ve namaz gibi kılınmalıdır. Teravihlerin heba edilmesi bir nedamet kaynağıdır.

Kadir gecesi şans oyunu değildir

Önce kadir gecesini belirli bir güne sıkıştırdılar. Hâlbuki o ramazanın içinde saklı bir hazine idi. Sonra da o geceyi, insanların kendi kafalarından oluşturdukları törenler ve ibadet kılıflı gösterilerle eritip götürdüler. Kadir gecesi bir şans oyununa döndü. Bir simit çeşidi ile uçurulur oldu. Yarına tesiri olmayan, sadece geçmişi akladığına inanılan bir kadir gecesi üretildi. Neredeyse kadir gecesi müziği bile icat edilecek hale geldi.

Bir istiğfar gecesidir, dönüşüm gecesidir Kadir gecesinin bize bağışlanmasının nedeni günahlarımızdan arınma umudumuzdur. O gece ki ramazanın bütün geceleri kadir gecesi olma ihtimalini taşır- Allah’a dönüş yapma kararı verdiğimiz, Kur’an ve Sünnete aykırı hareketlerimizden kurtulduğumuz, kul haklarından arındığımız gece olmalıdır. Ramazanın 27. gecesinde bizi gelip bulan bir kadir gecesi değil, bizim bütün ramazan boyunca peşinde koştuğumuz kadir gecesi bir ömre bedel gecedir.

Teknolojiye Kur’an okutma ayı değildir

Ramazan Müslümanlar için Kur’an ayıdır. Tam anlamı ile Kur’an ayıdır. Çeşitli teknolojik aletlere yüklenmiş Kur’an surelerini dinleyerek Kur’an dinlemiş ve böylece ramazana yaraşır bir iş yapmış olmayız. Kur’an kime indi ise onu, o okumalıdır. Kur’an insana inmiş bir kitaptır. Onu okuyup dinlemeyi insanın ameli olmaktan çıkaran uygulamalarla Kur’an okunmuş olmaz. Ticarileşmeyen meclislerde Kur’an okuma ve dinleme düzeyi yakalanmalıdır.

Ne kadar Kur’an o kadar ramazan! O halde ramazana mahsus bir Kur’an gayreti sergilemeliyiz. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin bu ayda Kur’an okumayı artırdığına bakılırsa, bizim de çokça Kur’an okumamız gerekmektedir. Her gün sabah ve akşam aynı saatte ve belli bir miktarı (mesela on sayfayı) düşmeyecek şekilde okumamız uygun olur. Okuyuşumuz mümkünse sesli olsun. Maiyetimizdekiler dinleme imkânına sahip iseler onlar da dinlesinler. Ayrıca onların da okumalarını sağlamalıyız. Kur’an’ı okumak gibi dinlemek de bir ibadettir. İyi okuyan bir hafızı dinlememiz ayrı bir ecir olur. Kur’an okumada sünnet, sesli ve manası bilinmiyor olsa bile, onun deruni âlemine dalıp, mahzun bir eda ile onu okumaktır. Kur’an okurken, meleklerin okuduğumuz harfleri tek tek saydıklarını, herbiri için sevap yazdıklarını bilerek okumalıyız.

Zekât ramazan ibadeti değildir

Müslümanlar zekâtlarını, daha fazla ecir elde etmek için ramazan ayında vermeye çalışırlar. Bu, ilke olarak doğrudur. Ancak ramazan ayında zekât vermekle yetinmek, her- hangi bir türü ile sadaka vermemek, sadaka olacak işlerle meşgul olmamak fırsat tepmektir. Cimrilikten uzaklaşmak için iyi bir fırsat olan ramazanı bu açıdan da yanlış anlamamak gerekir. Zekat, sadaka, zikir, ilim, ibadet bizim yol işaretlerimizdir.

Uçan kuşlar gibi hür yatırımların zamanı Ramazanda sadaka ve cömertlik, davaya hizmet, sınırsız düzeyinde olmalıdır. Biri bine, bini milyona katlayarak, alanın Allah olduğunu bilerek sadaka yollarında koşmak gerekir.

Eğlence ayı değildir

Ümmet-i Muhammed’in en derin değerlerinden birisi olan ramazan ve orucu, siyasi ve ticari girdilerine alet edip, ‘ramazan eğlencesi’ üretenler, gaflette bulunup böyle bir organizeye katılanlar, İslamî değerlerin safiyetini bozmak gibi bir cürmün sahibi olmuşlardır. Okunan gazeteden, izlenen TVye, dinlenen radyoya kadar, bizi kimin ne ile meşgul ettiğine göre bir ayırım getirmek şarttır.

Gözyaşı ayıdır

Peygamber aleyhisselam öyle yaptı. Onun sahabileri, onların yolundan gidenler gözyaşı akıttılar. Onlar eğlenmediler.Onlar, ebedi gülenlerden olmak için mahzun gittiler.

İdeal Bir Ramazan Günü

-Sabah namazı kesinlikle camide kılınır. Mümkünse işrak vaktine kadar beklenir, iki rekat namaz kılınıp eve veya işe çıkılır. Bu esnada sabah zikirleri ve Kur’an kıraati yapılır. (İş ortamını aksatmayacak kadar kısa bir uyku olabilir.)

-Eve ve işe giderken yolda göz ve kulağın, dilin menhiyata yakalanmamasına dikkat edilir. Kur’an’dan ezber bilinen yerler okunur.

-Namazlar kesinlikle camide kılınır. Ezandan önce abdest hazırlığı yapılır. Sünnet namazlar ihmal edilmez.

-Bütün ara ve boş vakitler, zikir veya Kur’an ile değerlendirilir. Merdiven basamaklarında bile tesbihat yapılır.

-Aile fertlerinden birinin mutfak ve benzeri ev hizmetlerinde vaktinin büyük bir bölümünü harcamaması için ev işlerine yardım edilir, ki onların da ibadete ve zikre vakti kalsın. Yemek pişiren, çamaşır yıkayan bayan da zikirsiz kalmaz, ezber bildiği yerleri okur.

-İftar saati heyecanla beklenir. Bu an çocuklar için cazip hale getirilir. İftar etmeye dakikalar kala duanın en derin kapıları açılmış olacağından duaya geçilir. Aile fertleri duaya âmin der. İftar edilir, ifrat edilmez. İftar yüzünden akşam namazının tehlikeye girmemesine çok dikkat edilir.

-Teravih için özel hazırlık yapılır. Düğüne gider gibi teravihe gidilir. Evden teravihe uğurlanan şehadete uğurlanır gibi uğurlanır. Dua etmesi talep edilir.

-Teravih öncesinde ve sonrasında müminler arasında muhabbeti artıracak sohbetlere katılınabilir. Gıybet, nemime ve malayani olmayan bir sohbet olmalı-dır.

-Teravihten sonra eve kapanmak en güzelidir. Sahura rahat kalkabilmek için uykuyu engelleyecek yiyecek ve içeceklerden kaçınmak uygundur.

-Sahura muhakkak kalkılır. Aile fertleri de kaldırılır. Güzel sahur sofraları kurmakta bereket vardır. Orucun da faziletini artırır. Sahur sofrasını dua sofrasına dönüştürmek mükemmel bir iş olur.

-Sahur yemeğinden sonra vakit kalmışsa, teheccüd kılınabilir.

-Sabah namazını kılmadan uyumamaya dikkat edilmelidir. Sabah namazına camiye gitmelidir.

-Her duada, ramazan ayında yaptıklarının kabulünü ve bir dahakine kavuşturmasını Allah’tan dilemek gerekir.

Nureddin Yıldız